Ablam kafasını şiddetle sallamış ve işin aslını anlatmıştı. O sadece bir kadın değilmiş. O bir anneymiş. Anne demek yuva demekmiş. Kışın sıcacık çorba, yazın buz gibi limonata demekmiş. Anneler beslenme çantasındaki reçelli ekmek, mavi önlüğün üzerindeki beyaz yakalarmış. Böyle anlatmıştı ablam. Doğruydu. Bizim sınıftaki Kürşat'ın annesi yoktu. Hiç önlüğünde yaka olmazdı o yüzden ve beslenmesini hep kantinden alırdı.