Bir toplumda insanların özdenetimlerini güçlendirmelerinin bir yolu da beslenme, ılımlılık ve sağlık konusunda gelişmeler kaydetmeleri. Frontal lob bol metabolik talepleri olan, aşırı glukoz ve diğer besin maddeleri kullanan, kalın bir doku parçası. Fiziksel bir çaba olarak özdenetim metaforunu biraz daha ileri götüren Baumeister yoğun dikkat ya da irade gücü gerektiren bir görevle ego tükenmesi yaşayan kişilerde kan glukoz düzeyinin dibe indiğini bildiriyor. Ve bu kişiler (aspartamla değil) şekerle tatlandırılmış bir bardak limonata içerek glukoz düzeylerini yükselttiklerinde, sonraki görevde yaşanacak çöküşten kaçınabiliyorlar. Yoksulluk içindeki toplumlarda gerçek yaşamda frontal lobun önüne güçlükler çıkaran -düşük kan şekeri, sarhoşluk, madde etkisinde olmak, yüksek parazit yükü ve vitamin ve mineral eksiklikleri gibi durumların insanların öz-denetimlerini baltalayabileceği ve onları dürtüsel şiddete daha yatkın kılabileceği düşüncesi hiç de imkansız görünmüyor. Plasebo kontrollü birkaç çalışmada tutsaklara beslenme desteği verilmesi yoluyla dürtüsel şiddet oranında azalma sağlanabileceğini düşündüren sonuçlar bildirildi.
Ben her zaman country dinlemeyi sevdim yüksek sesli gitar ağırlıklı kırık kalp müziği.
Country limon demek ama ekşi değil tatlı ekşi limonlu kek kreması serinin taze limonata limon limon en sevdiğim
Neden bilmiyorum ama ben her zaman country dinlemeyi sevdim.Yüksek sesli,gitar ağırlıklı,kırık kalp müziği.Country limon demek ama ekşi değil tatlı ekşi.Limonlu kek kreması,serin,taze limonata!Limon,limon,limon!
Çok küçükken - belki henüz birkaç aylıkken - kelimeleri, bana ikram edilen tatlı bir içeceğe benzetir ve limonata gibi içerdim. Sanki tatlarını alırdım. Karmaşık düşüncelerime ve duygularıma anlam kazandırırlardı.
Bir ağaç sürüsünün üstünden
Çok ağaçlı bir ağaç sürüsünün üstünden
Kesilmiş limon dilimleri gibi
Düşüyor güneş
Votka (benimki limonata )bardağının içine
Benim olmayan bir sevinç
Duyuyorum
"Hiç, 'Hayat sana limon veriyorsa...' diye başlayan sözü duydun mu?
"Limonata yap," diye onun yerine cümlesini tamamladım.
Kap bana bakıp kafasını salladı. " Öyle bitmiyor," dedi
"Hayat sana limon veriyorsa, onu kimin gözüne sıkacağını bildiğinden emin ol."
Limonata, lavanta, piyata, kukuleta gibi lokanta kelimesi de dilimize İtalyancadan, yani Venedikliler ve Cenevizlilerden gelmiş, kökleşip kalmış, hâlâ da duruyor.
İmkansızlıklarımız bize daima beklenilmez bir şekilde yardım ederler. Hayatta en mühim olan şey insanların kazançlarını sermaye edinmemesidir. Bunu bir budala da yapabilir. Hakikaten mum olan şey insanın kayıplarından istifade etmesidir. Kader elimize bir limon verdiği zaman onu bir limonata yapmaya çalışalım.
"1843'te Clementine yayınlandığında Fanny Berlin'e gider. İlk kez kendi kazandığı para kullanımına hazırdır:
- Kendim için satın aldığım her çift eldiven, parasını ödediğim her bardak limonata hoşuma gidiyordu ve şimdiye dek tatmadığım bir haz veriyordu bana. Çünkü ben satın alıyordum, kendi paramla, kendi kazandığım parayla ben ödüyordum."