YAVUZ SULTAN SELİM'İN HOCALARINA VERDİĞİ DEĞER
Ordusunun başında İstanbul'a dönüyordu. İki yanında, hayatı boyunca değer verdiği, her birini bir kıymet hükmü yaptığı hocaları vardı. Durmadan sualler soruyor, yeni şeyler öğrenmenin hazzını yaşıyordu. Bir ara, padişahın sağında at süren İbn-i Kemal'in atı şaha kalktı. Yol çok çamurluydu. Atın sıçrattığı çamur, Yavuz'un kaftanına bulaştı. Duruma çok üzülen, belki de endişelenen İbn-i Kemal, sözünü yarıda kesip sustu. Başını mahcubiyetle indirdi. Yavuz, değerli hocasının edebî ve mahcubiyeti karşısında kızarmıştı: “Gamkin olma - dertlenme-” dedi, “Sizin gibi bir âlimin atının ayağından sıçrayan çamur, bizim içün mukaddes bir süstür!” Kaftanını çıkardı, dürdü, hemen temiz kaftan koşturan hizmetkârlarına uzattı: “Vasiyetimdir: Öldüğüm zaman bu kaftanı üstüme örtsünler.” Öldüğü zaman vasiyeti hatırlanmış, çamurlu kaftan cesedinin üstüne örtülmüştür. Osmanlı'yı kısa zaman içinde yücelten sır, âlimlere ve ilme verilen değerde saklıdır.
Sayfa 142Kitabı okudu
"Hiçbir memleket, aydınlarının, soylularının, devlet adamlarının topundan bir anda vazgeçemez. Geçmeye kalkarsa kıyamet kopar. Ayaktakımı kısa zamanda yer birbirini... Gorki'yi bilirsiniz. Bolşevik yazarlardandı. Geçen hafta karısıyla beraber kurşuna dizmişler herifi Bolşevikler..." "Bolşevik yazarsa, Bolşevikler neden kurşuna dizsin?" "Ayaktakımına yaranılmaz da ondan... Anlaşamazsınız. Çünkü iyilikle kötülüğü ayırt edemezler.."
Reklam
Gençlere gelince; aramizda hiçbir anlasmazlik yoktur. Onlarla gayet iyi geçiniriz. Çocuklara gelince... onlarla da, bizimkiler istedikleri gibi birlikte oynarlar. Bizimkilerin bir kismini da, abidlerin basina dert ettim. Bir kismini da zahidlerin. Onlar, bunlarin yanina girer; halden hale sokarlar. Bir tepeden öbürüne... hep dolastirip
Sayfa 6
Bi Narê Firqetê Sohtim • Melayê Cizîrî
Bi narê firqetê sohtim Ji ferqê ser heta pê da Xedenga xefletê nuhtim Ji berqa lami`a tê da Xedenga firqetê re`d e Dilê ew xefletê lê dit Dibêjim wer cebel bit ew
Denizin Suyunu Bozardı
Hazret-i Âişe -radıyallahu anha- diyor ki: "(Bir defasında Peygamber Efendimiz'e hitâben:) "-Ey Allah'ın Rasûlü! Safiyye'nin kısa boylu oluşu Sana yeter.» diyerek Safiyye'yi küçümsemiştim. Bunun üzerine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: "-Ey Âişe! Öyle bir söz söyledin ki, eğer o söz denize karışsa idi, onun suyunu bozardı. buyurdu." (Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4875; Tirmizî, Kıyamet, 51) İnsanları küçük görmek; sözle olabileceği gi- bi, çeşitli hâl ve hareketlerle, kaş-göz işaretleriyle de olabilir. Cenâb-ı Hak bunu da şu ifadeyle yasaklamıştır: "İnsanları arkasından çekiştirip (gıybetini ya- pip) kaş-göz işaretiyle alay eden herkesin vay hâline!" (el-Hümeze, 1)
Sayfa 110 - Kampanya Kitaplar, Baskı Yılı 2015Kitabı okudu
Kırmızı Caka bir Mercedes'ti. Boya yetmemiş olmalıydı ki, ön kapağında dalga dalga açıklıklar vardı. Abdullah bu arabayı getirip tuzlanmış çağla yeşili evin önüne park ettikten hemen sonra nedense ortadan kaybolduğu için, yaklaşık iki ay var ki Kırmızı Caka, başka hiçbir cart kırmızı arabaya nasip olmayan bir huzurla tatlı tatlı uyukluyordu
Doğan Kitap
Reklam
61 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.