Narin çiçeğim, papatya,
Endişelerinizin ardındaki yegâne sebep bana olan sevginizdir. Lütfen, bir tanem, endişelenmeyin. Evet, sizi sürekli düşünüyorum ve düşünmeye devam edeceğim. Hiç işlerimi yapamaz olur muyum? Sevda deryasında daldığım günden beri sayısız işimi ve başarımı size borçluyum.
İnsan hayatında ilk defa âşık olunca biraz afallıyor doğrusu, kendini tanıyamaz hale geliyor. Emin olun, kaç gün kaç gece kendimle savaş verdim bu duygularımla boğuşmak için. Lakin nafile... Sevda öylesine sarmaladı ki beni, o çelik gibi sert olan yakamozu adeta bir pamuk tanesine çevirdi.
Hayat çok farklı bir perdesini açtı bana, papatya. Çok farklı, nasıl desem çiçeğim, hiçliklerin denizinde boğulurken biri gelip can simidi atmış da beni kurtarmış ve her şeyi tekrar anlamlandırmış gibi. Acılar mı çekiyorum, gözlerini düşlemem kâfi. Yalnız mı hissediyorum kendimi, gülüşünüzdeki binlerce çiçek doluşuverir yanıma. Peki ya sesiniz, adeta bir şiir gibi, konusu tebessüm, kafiyesi gamzeleriniz...
Ve ben her gün bu şiiri okuyor ve her gün sizi bekliyorum ve bekleyeceğim. Acılar da çeksem, içten içe fark etmez; sizi sevdiğimi kendime itiraf ettiğim günden bugüne kadar geçen her saniyenin hatrı bu bekleyişi anlamlandırmaya kâfi, bir tanem... Ne demiştik, bekleyenlerin güzelliği zamanla değil sadakatle ölçülür.
Seni çok seven ve bir ömür sevecek, yakamozdan sevgilerle...
---