As I watched the wood blacken and crumble and collapse, my lungs constricted, refused to take in sufficient air. How swiftly, how suddenly everything had gone wrong. Where did it even begin? Not with Meredith and me, I told myself, but months earlier—with Caesar? Macbeth? It was impossible to identify Point Zero. I squirmed, unable to dismiss the idea that some huge invisible weight was crushing down on me like a boulder. (It was that ponderous crouching demon Guilt. At the time I didn’t know him, but in the months to come he would climb onto my chest every night and sit snarling there, an ugly Fuselian nightmare.) The fire burned down to embers and its light slowly left the room, leaking out through the cracks. Lacking oxygen, light-headed, I tilted back toward unconsciousness, and it was more like suffocating than falling asleep.
Act 3, Scene 3Kitabı okuyor
Shakespeare'in cinayetlerle suçladığı Macbeth gerçekte âdil ve akıllı bir kraldı... Bu iyi kalpli kral ölümünden sonra yalnız düşmanlarının kin güden hikâyeleriyle şöhret buldu. Shakespeare'in dehası, o düşman iftiralarını insanlığın vicdanına kazıdı.
Sayfa 6 - 7 Dorlion
Reklam
-birtakım tarihçilerle şairler, yaptıkları betimlemeleri hep karartarak yapmışlardır. Örneğin Latin tarihçi 'Tacite' her ne kadar imparator 'Titus'ün betimlemesini fazla rötuşlarla güzelleştirmişse de, öyle anlaşılıyor ki 'Tibere'in yüzünü biraz fazla karartmıştır. Bir taraftan efsanenin, bir taraftan da 'Shakespeare'in bir sürü cinayetlerle suçladığı 'Macbeth' gerçekte âdil ve akıllı bir kraldı. Yaşlı kral 'Duncan'ı kahpelikle öldürmüş değildi. 'Duncan' daha gençken büyük bir çatışmada mağlup olarak savaşın ertesi günü "Silahçı dükkânı" denilen bir yerde ölü bulunmuştu. Bu kral, 'Macbeth'in karısı 'Gruchno'nun akrabasından birçok kimseleri öldürtmüştü. Oysa 'Macbeth' İskoçya'yı imar etti ve feraha kavuşturdu; ticareti geliştirdi ve soylulara karşı burjuvazinin koruyucusu, şehirlerin gerçek hükümdarı sayıldı. Ama oymak beyleri onun 'Duncan'ı mağlup etmesini de, sanayii himaye etmesini de bir türlü affetmediler. 'Macbeth' işte bu duruma kurban oldu ve anısı da lekelendi. Bu iyi kalpli kral ölümünden sonra yalnız düşmanlarının kin güden hikâyeleriyle şöhret buldu. "Shakespeare'in dehası, o düşman iftiralarını insanlığın vicdanına kazıdı.
Sayfa 6 - 7 Dorlion
MACBETH: Sön, cılız ışık sön! Hayat dediğin nedir ki, Bir yürüyen gölge, zavallı bir oyuncu sadece, Birkaç çalımdan sonra yıpranır gider o sahnede Sonra da unutulur, duyulmaz olur sesi. Hayat, bir sersemin anlattığı masaldır, Gürültü, patırtı, doludur deli saçmalarıyla.
LADY MACBETH: Uyumalısınız siz, Her varlığa tazelik veren uykuya ihtiyacınız var. MACBETH: Evet uyumalıyım ya. Bu garip halim, kendimden geçişim, Başlangıçta duyulan bir korku. Henüz acemiyiz kan dökmede.
LADY MACBETH: Zamanın rengine bürünür; Gözünüz, eliniz, diliniz hoş geldin desin; Masum bir çiçek olsun görünüşünüz, Ama siz, zehirli bir yılan olun altında.
Reklam
LADY MACBETH: Güvenim yok huyuna suyuna, İnsanlığın ak sütüyle beslenmişsin, En kestirme yoldan gidemezsin. Yükselmek istiyorsun o hırs var sende; Ama ne yazık ki kötülük yok içinde. Can attığın şeyi namusunla, Ahlaklı bir yoldan elde etmek istiyorsun; Hem hile yapmayacaksın Hem de hakkın olmayan şeyi kazanacaksın!
MACBETH: Yıldızlar gizleyin ışığınızı! Hiçbir ışık sızmasın gönlümdeki karanlık, derin arzulara. Elin ne yaptığını göz görmesin; yine de bu iş olsun ama, Gözün bakamayacağı kadar korkunç bile olsa.
BANQUO: Su gibi toprağın da kabarcıkları olmalı, Bunlar da o kabarcıklardan, Nasıl da kaybolup gittiler birden? MACBETH: Havaya karıştılar. Bedenleri varken bizim gibi, Nefes gibi eriyiverdiler esen rüzgarda. Keşka kalsalardı biraz daha!
"Ne olacaksa olur, bırak olsun; En kötü gün de sonuna varır, bırak varsın."
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.