Ne zaman gönlümüzce bir insan olup yaşayabiliriz?
Bizi en büyük başarıya götüreceğini sandığımız yol, aslında sandığımız gibi bir yol değildir. Zira zihnimizdeki başarı kavramı çoğu zaman dışarıdan gelecek saçma sapan bir kazanıma hedeflenmiştir: olimpiyatlarda madalya, ideal koca, yüklü maaş.. Hayatımızı bu ölçülere uyabilmek için harcarız. Oysa başarı ölçülebilecek bir şey, hayat kazanılacak bir yarış değildir. Bunların hepsi.. Fasa fisodur aslında..
Sayfa 110 - Bkz Yayıncılık Tic. ve San. Ltd. Şti.Kitabı okuyor
İsmail Simko, Osmanlı-İran hududunda yer alan, konfederasyon hâlindeki güçlü Şikak Aşiretinin reisiydi. Simko 1911'de Osmanlı askerleriyle muharebe- lerde savaşmıştı. Ruslar onu 1912'de, Rus Güney Kafkasya'sının başkenti olan Tiflis'e getirdiler. Orada ona madalya takıp aylık bağladılar ve Simko ile adamlarına, Rusya'nın işgal ettiği Osmanlı hududundaki İran'ın batı topraklarında güvenli yerleşim hakkı tanıdılar. Simko Osmanlı topraklarına 1913 yılında, çok önemli bir akın tertiplemeye kalkıştı ve Osmanlı güçleri tarafından durduruldu. Ardından gelen savaş sürecinde tehlike arz etmeye devam etti. Ruslar tarafından finanse edilen Şeyh Taha adındaki başka bir aşiret reisi 1913 yılında, Rusların işgal ettiği İran topraklarından saldırı tertipledi, fakat yenildi. Kendisine ve adamlarına Ruslar tarafından İran topraklarında iltica hakkı tanındı. Barzani Aşiretinin reislerinden Şeyh Abdüsselam adındaki bir Kürt dinî lider, Osmanlı güçleriyle 1910 yılından 1914'e kadar savaştıktan sonra İran'daki Ruslara kaçtı.
Sayfa 116 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okuyor
Reklam
Renklerden Moru alıntılar
(1) Güldü. Sen kendini ne sanıyorsun, dedi. Kimseyi lanetleyemezsin. Baksana şu haline. Siyahsın, fakirsin, çirkinsin, kadınsın. Kahrolası dedi sen bir hiçsin. (...) Bir ses, dinleyen her şeye dedi ki, fakirim, siyahım, çirkin olabilirim, yemekte pişiremem belki. Ama buradayım. (2) Çok mutluyum. Aşkı buldum, işim var, param var, arkadaşlarım ve
Sayfa 1 - Doğan Kitap - Renklerden Moru
Bizde asalet ahlak ile belirlenir; parayla, mevki ve makamla, madalya ile değil.
Maden
- Sendika başkanı : Ciğerlerine altın madalya takmış işçi kardeşlerim ! - İlyas :Traşı bırakalım başkan ! Sadede gelelim sadede - Sendika başkanı : çatlak ses gene başladı - İlyas : Bu adamlar kargaşa çıkararak işi oldu bittiye getirmek istiyorlar ! - S.Başkanı : Gene başladı - İlyas : Arkadaşlar ! - S.Başkanı : gene başladı - İlyas : Burada cinayet işleniyor ! Ocaklarda yeterli tedbir alınsa ... ölenlerimizin yüzde doksanı kurtulurdu ! toplu sözleşmeye... işçiler yerlere tükürmeyecek ve açığa işemeyecek gibi ... bizi küçülten maddeler konulmasına izin verdiler ! yani işçiler hayvandır... önüne gelen yere işer , olmadık yerlere tükürür demeye getirdiler ! - S.Başkanı : Propaganda yapıyor , propaganda yapıyor ! bozguncu ! Kim bilir ne çıkarlar kolluyorsun be ! - İlyas : Çıkar kollamak sizin işinizdir ! bizim o taraklarda bezimiz yok ! bunu sen çok daha iyi bilirsin ! - Sendika başkanı : Nereden öğrendin bu edebiyatı ? Nereden öğrendin or**p* çocuğu ? - İlyas : Asıl or**pu çocuğu... işçiyi sizin gibi satanlardır ! Oyuncular : Cüneyt Arkın, Tarık Akan
Kendimde duyduğum nefretin seviyesi ölçülse elbet bir madalya olurdu boynumda. Sadece hâlâ nefes alabildiğim için yaşıyor olmayı kendime yakıştıramıyordum. Benim sorunum, hayatı kendime yakıştıramamam oldu. Ben yakışıklıydım ama o değildi!
Reklam
Yani... demek istediğim... demek istediğim... bizi en büyük başarıya götüreceğini sandığımız yol, aslında sandığımız gibi bir yol değildir. Zira zihnimizdeki başarı kavramı çoğu zaman dışarıdan gelecek saçma sapan bir kazanıma hedeflenmiştir: olimpiyatlarda madalya, ideal koca, yüklü maaş. Hayatımızı bu ölçütlere uyabilmek için harcarız. Oysa başarı ölçülebilecek bir şey, hayat kazanılacak bir yarış değildir. Bunların hepsi... fasa fisodur aslında.
Doyumsuz bir metin tüketicisiydi; Kütüphanesine 'bilgiden yapılmış madalya odam' diyordu.
- Eve döndüm. .. Herkes hayatta ... Annem herkesi kurtarmış: dedemle ninemi, kız ve erkek kardeşlerimi Ben de döndüm ...Bir yıl sonra babamız geldi. Büyük ödüllerle döndü babam, ben de bir nişan, iki madalya getirdim. Buna karşın aile içinde en büyük kahramanımız hep annemdi. Herkesi kurtaran oydu. Aileyi, evi. .. En korkunç savaşı o vermişti. Babam, annemin önünde böbürlenmenin yakışık almayacağını düşündüğü için nişanlarını, nişan remizlerini asla takmamıştır. Ayıp, derdi. Annemin hiç ödülü yoktu çünkü ...Hayatta kimseyi annem kadar sevmedim ...
Aslında savaştan dönen çok büyük bir kahramandı ama taşıdığı madalya kimseye gösteremeyeceği bir zafere aitti.
Reklam
Beni yaşarken anla.. Beni yanarken anla. Beni düşerken anla Beni varken anla. Beni severken anla. Bana aşık olmadan Beni anla... Ölülere madalya takılmaz Anna.....
Evet, pek çok hikaye var ama bizim hikayelerimiz, düşman ateşi altında olanların hikayeleri. Bizim hikayelerimizin bir ağırlığı vardır, hiçbir şey yapmadan madalya alan kurmay gençlerinin hikayelerine benzemezler.
Sayfa 365Kitabı okudu
Zihnimizdeki başarı kavramı çoğu zaman dışarıdan gelecek saçma sapan bir kazanıma hedeflenmiştir: olimpiyatlarda madalya, ideal koca, yüklü maaş. Hayatımızı bu ölçütlere uyabil­mek için harcarız. Oysa başarı ölçülebilecek bir şey, hayat kazanıla­cak bir yarış değildir.
Kişi lakabı ile anılır. Eskiden Anadolu'da buna çok önem verilirdi. Herkes ailesi, sülalesi, lakabı ile bilinirdi. Toprakyiyenler, Yılanoynatanlar vb. gibi ilk bakışta garip, hatta komik lakaplar da vardır ama, bunların mutlaka bir sebebi vardır. Bizde asalet Avrupa'daki gi­ bi sınıf ayrımına dayanmaz. Aristokrasi, Burjuvazi, Feodal Beyler falan yoktur. Bizde asalet ahlak ile belir­lenir; parayla, mevki ve makamla, madalya ile değil. Adam zengindir lakin makbul sayılmaz; bilinir ki bu zenginliğe haram bulaşmıştır.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.