Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gelip düşte onu muştuladılar En ulu insana yüklüsün diye Yıkılan burçların sönen ateşin Kuruyan Save'nin haberci dili Yıldızlar billurdan avize gibi Bir ev nur merkezi geldiğin gece
Dağ ağaçsız ve yalnızca Gökle alıp veriyordu Adam küçük bir kaya düzlüğünde Toprakta mağra içinde mağra kapısında Kaynak başında kuru yamaçta Dururdu Eğilip alnını Yaydıkça yere iki elinin arasına Göksü çatırdıyarak eğilir Parçalanarak doğruldukça Dağ cezbelenir En yüksek zirvesini kayalı alnını Yamaçlar yamaçlara yayılan yüzünü Adam eğilip koydukça yüzünü toprağa Eğilip koyacak yer arardı
Reklam
MAĞRA İş ve ebedî kanun: İç ve dış, her şey O'nun...
259 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
#kitapyorumu Birbirinden güzel ve farklı duygular yaşatan hikayeler okudum. Bazıları Gerilmeme bazıları ise tebessüm etmeme sebep oldu. Hikaye okumayı seven arkadaşlarıma tavsiye ederim, kanlı mağara hikayesinin etkisinden uzun süre çıkamayacağımdan eminim. Şeytanın üç günü: Hikaye korkunç değil ama ürkütücü, Güvenilir bir kuyumcuya musallat
Şeytanın Üç Günü
Şeytanın Üç GünüMehmet Ramazan Yurtsever · Kırmızı Ada Yayınları · 20234 okunma
Cevaplanamayan sorular
" İlkel magra adamları, hangi eğitim, hangi öğretim sonucu takimyildizlarinin tam yerlerine çizmeyi basarmislardir ? Kristal merceklee hangi yüksek tekniğin dükkanından çıkmadır? 1800 derece santigraddan sonra erimeye başlayan platini kimler erişmiş ve şekil vererek sus eşyası yapmıştır? Boksitten, büyük gucluklerle elde edilebilen alüminyumu Çinliler hangi bilgilerle cikarmislardir ? "
Böyle ansızın işte her yerden sana gelmek Seni bu kadar sevmek suç ve ceza. İyiydim, karşı karşıydım bir nihilist bakışıyla Oysa gel uyaklı bir göz, git konuşmalı bir ayak Olup da olmamak sanki en açık anlamında Ya da her türlü silahlarla biraz buluşmak Buluşup ayrılmak hemen o mağra baskınında Bu kaçıncı eşkıya, çıkarın gözlerimden istemem, gittiğin öyle donmasın bakışlarda...
Reklam
İnsan soyu kendini fazla ciddiye alıyor. Dünyada işlenen ilk günah da budur. Mağra adamı gülmesini bilseydi, tarih çok daha değişik ilerlerdi.
Açık Deniz
Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum; Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum. Kalbimde vardı "Byron"u bedbaht eden melâl Gezdim o yaşta dağları, hulyâm içinde lâl... Aldım Rakofça kırlarının hür havâsını, Duydum, akıncı cedlerimin ihtirâsını, Her yaz, şimâle doğru asırlarca bir koşu... Bağrımda bir akis gibi kalmış
Olağanüstüler
Gelip düşte onu muştuladılar En ulu insana yüklüsün diye Yıkılan burçların sönen ateşin Kuruyan Save’nin haberci dili Yıldızlar billurdan avize gibi Bir ev nur merkezi geldiğin gece
HİCRET
219 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.