152 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 7 days
İyi Bir Hikaye Yazarı
Emel'e isimli hikayede birden fazla edebi metod deneyen yazar bir memleket meselesi, bir kürtaj, bir darbe ile konusu ile birlikte bizi duygusal bir deryaya sokuyor. Edebi bir şov var. Çok etkileyen ve insanın içini titreten bir hikayeydi Emel'e. Bir içses, bir gazeteden haberleri sırayla okuma, bir ölümü hatırlama gibi konulara girdiği
Mutedil Dalgalı
Mutedil DalgalıÖmür İklim Demir · Yapı Kredi Yayınları · 2022630 okunma
Bu hatırlatmadan sonra, Prof. Dr. Ahmed Aydın Bey'in açıklamaları ile ilgili yazıyı aktarıyoruz: "Bu haberi özellikle kaymaklı yoğurt yemeyi sevenler iyi okumalı. Çünkü kaymak diye yoğurtların üzerinde bulunan o insanı cezbeden tabaka aslında margarin karışımı. Nasıl mı?, gelin, yoğurt dünyasında yaşananlara birlikte bakalım. Türkiye'de pastörize süt satıcıları, aynı zamanda yoğurt pazarına da hakim durumdalar. Sokak sütçüleri ile birlikte, mahalle yoğurtçuları da hızla ortadan kalktı. Pastörize sütçülerin yoğurt sektöründe yaptıkları ise çok daha vahim. Kaymaklı yoğurtların kaymağının nasıl yapıldığı çok tartışılacak bir noktada. Sütün içindeki yağın tamamını alıp tereyağı olarak değerlendiren firmalar, son yıllarda kaymaklı yoğurda olan talep artınca yeni bir yöntem geliştirdiler.
Reklam
Aktedron" Fikret Andoğlu "Türkiye'nin sanat cinnetiyle kulağını kesecek bir Van Gogh'u ne zaman olacak?" Bu soruya Aktedron Fikret'i müs­ tesna tutarak, "Türk aydını kesse kesse nasırını keser ... O da ra­hatlamak için" diyen Sezer Tansuğ'un sözünü ettiği Aktedron Fikret, gerçek adıyla Fikret Enisi Andoğlu, Türkiye'nin 'alaylı' ilk ekspresyonist ressamı. Kendini hacamat etmede de Van Gogh'tan daha gözü kara biri. Çünkü o kulağını değil, hayatla ilişkisini kesmişti. İstanbul Fatih'te, Çırçır Mahallesi'nde 1913 yılında doğdu. Ressam Cevat Dereli mahalle abisiydi. Yine ressamlardan Ali Çelebi de ahbapları arasındaydı.
Sayfa 38 - YKY yayınları ekım 2004Kitabı okuyor
Apo (yazı uzun amma okunmaya değer)
Asrın liderimiz, Apo'yla müzakere meselesine açıklık getirdi. "Herhalde kalkıp özel villa tahsis edecek halimiz yok" dedi. Ki, daha önce iki defa villada oturmuştu. Biri Lazkiye' de, biri Roma' da. Roma' daki villanın adresi, Quartiere Inferno, Via Male'ydi. Türkçesi... Cehennem mahallesi, Kötülük
Sayfa 28 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okudu
"Kurulu düzen onu, vasat düzeyde eğitim görmüş, yolunu fazlasıyla bulmuş bir mahalle kabadayısı, Türkiye'yi şeriata götürecek karizmatik ama tehlikeli bir vaiz-politikacı olarak tanımlamayı tercih ediyor."
Sayfa 321Kitabı okudu
Türkiye'deki "biz"i değerler kapsamında ele aldığında aklıma hemen şu sözler ya da ifadeler geliyor: Komşu komşunun külüne muhtaçtır Bir elin nesi var iki elin sesi var Tanrı misafiri Birinin derdi ile dertlenmek Özellikle mahalle ya da kırsal alanlardaki imece usulü Ekmeği bölüşüp yemek Başımın üstünde yerin var Bu sözlerin aslında hamurumuza işlenmiş içimizde bir yerlerde hala var olan inandığımız değerleri yansıttığını düşünüyorum.
Sayfa 246Kitabı okudu
Reklam
Arka mahalle gençlerinin yüzde 43'ü, orta-yüksek gelir grubu gençlerin yüzde 61'i Türkiye'de yaşamayı olumsuz ifadelerle tanımlıyorlar. Yaşam deneyimleri daha zengin olmasına karşın geleceğe yönelik daha kötümser olan bu gençlerin yüzde 44'ü, "Bundan beş-on yıl sonra Türkiye'de olmak istemem," diyor. Bundan beş yıl sonra Türkiye'de yaşam koşullarının daha iyi olacağına inanan yüksek gelir grubu Z kuşağının oranı yüzde 9,7..
Sayfa 50 - Mundi KitapKitabı okudu
Uşak Şeker Fabrikasının kurulmasında kullanılacak mali kaynağın temin edilmesinin ardından, ucuz ve sağlam bir şeker fabrikası inşa edecek seviyede teknik özelliklere sahip olup, günde 500 ton şeker pancarı işleyerek beyaz kristalize şeker üretecek bir şeker fabrikasının tesisi için şeker sanayisi alanında uzmanlaşmış on dört Avrupalı şirketle iletişime geçildi ve bu şirketlere, on dört adet mektup gönderildi. Nuri Bey, bu mektuplarında: "Bendeniz, Türkiye'nin Uşak şehrinde, günde beş yüz ton pancar kesecek kabiliyette bir fabrika kurmak istiyorum. Yalnız bu hususta, sizinle mektuplaşıp anlaşmak için, önce aşağıda zikredeceğim pek basit bir şartın tarafınızca kabul edilmesi lazımdır. Mektuplarım, müessesenize vasıl olduğu vakit vereceğiniz cevabı. Türkçeye tercüme ettirerek, aynı mahalle göndereceksiniz. Eğer bu şartımı kabul ederseniz, badema sizinle bu hususta mektuplaşmak ve arzu edilen noktalarda anlaşmaya varmak imkânlarını elde etmiş olacağız." talebinde bulundu. Bağlantı kurulan on dört şirketten sadece Fransa, Almanya, İngiltere ve Çekoslovakya'dan olumlu cevap alınabildi.
Sayfa 78 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
“Çocukluğuma dair ilk hatırladığım şey, mektebe girmek meselesine aittir. Bundan dolayı annemle babam arasında şiddetli bir mücadele vardı. Annem, ilahilerle mektebe başlamamı ve mahalle mektebine gitmemi istiyordu. Rüsumatta memur olan babam, o zaman yeni açılan Şemsi Efendi’nin mektebine devam etmeme ve yeni usul üzerine okumama taraftardı. Nihayet babam işi mahirane bir surette halletti: Evvela merasim- i mutade (mutad merasim) ile mahalle mektebine başladım. Bu suretle annemin gönlü yapılmış oldu. Birkaç gün sonra da Mahalle Mektebinden çıktım. Şemsi Efendi’nin mektebine kaydedildim.”
Sayfa 53 - Remzi Kitabevi
Osmanlı ailesi dediğimiz, yani iki-üç kuşağın bir arada yaşadığı akrabalık, sülâle ilişkilerine önem veren ve bulunduğu mahalle içinde var olan aile tipine bir kez daha dikkati çekmek gerekmektedir. Bu özellik bütün Osmanlılar için geçerlidir. Onun için bir Osmanlı ailesinden bahsediyoruz. Bu aile modelinde kendine has iletişim ve hitap biçimleri vardır. Bu sokağa da akseder. Türkiye'de hangi dinden olursa olsun yaşlılara insanlar "teyze" diye hitap eder, "amca" diye hitap eder, "kardeşim" diye hitap eder. Osmanlı İmparatorluğu'ndan göç eden insanlar bu gibi âdetleri Amerika'da bile sürdürür. Mahalle halkının birbirleriyle yakın ilişki kurmaması düşünülemez. Bunun aksi bir düzen, hangi dinden ve dilden olursa olsun, Osmanlı İmparatorluğu'ndan mevrus âdetlerle yetişen insanlar bilhassa yurt dışına gittiklerinde Avrupa ve Amerika'da şikâyetçi olur, kendileri gibi olmayan halleri yadırgarlar.
Reklam
407 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 197 days
Bu kitap Şevket Süreyya Aydemir’in aslında otobiyografisi. “Şunu yaptım, şurada doğdum.”dan ziyade, hikâyesini romanlaştırarak anlatmış. Hani İlber Ortaylı’nın “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” isimli bir kitabı var ya, işte bu başlığa layık bir ömür olarak Şevket Bey’i gösterebiliriz. Emrah Safa Gürkan da o dönemin insanlarını anlatırken nasıl hızlı
Suyu Arayan Adam
Suyu Arayan AdamŞevket Süreyya Aydemir · Remzi Kitapevi · 20213,460 okunma
216 syf.
·
Not rated
·
Read in 11 days
Okumayı yeni yeni öğrenen yeğenimin kitaplığımda görüp "dar alan" diye okuyup dayı doğru mu okudum diye sorması üzerine aa kitaplığımda böyle bi kitap mı varmış diye elime alıp okuduğum bir kitap... Yazarın Türkiye'nin acı gerçeklerini kaleme aldığı ve bunu iki aile üzerinden anlattığı,zaman zaman hüzünleneceğiniz, yeri geldiğinde sobanın etrafında toplanıp gecelere kadar muhabbet edilen ve kahkahaların sesinin sokaklarda yankılandığı soğuk kış günleri sıcaklığını tekrar yaşayacağınız , olayların acısını gerçekmişçesine yüreğinizde hissedeceğiniz, samimi ,dili oldukça basit okudukça okunası bir kitap.. Kimi zaman insanları davranışları üzerinden yargılarız. Bizim gibi olsun isteriz herkes. Yalan söylemesin, birilerine yaranmaya çalışmasın, dik dursun vs vs.. ama kimse çevresindeki insanların neden böyle davrandığını araştıracak kadar ne cesur, ne de artık buna vaktimiz var.. Mete, mahalle arkadaşı Ömere nazaran şanslı diye nitelendirebileceğimiz, ama onun da kendi yoksul dertleri olan yatalak bir ablaya sahip ve bu yüzden de sorumluluğu fazla olan bir çocuk. Ömer, babasından ve abisinden şiddet gören annesinin ve ablasının insan yerine konmadığı ve bu yüzden de sağlıklı bir çocukluk yaşayamayan çocuk... Tolstoy' un bir sözü var ya hani:"Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir." Heh işte köye Mete'nin üniversite okuyan teyzesi gelir ve hikaye başlar. İyi okumalar....
Daralan
DaralanMine Soysal · Günışığı Kitaplığı · 2017132 okunma
1950'den, DP iktidarından bu yana Türkiye kontrol altında tutulamayan büyük bir sosyal, kültürel değişim, daha doğru tabiriyle bir altüst oluş da yaşıyor. Modernleşme dediğimiz hadisenin bütün yönleriyle (yolun, okulun, elektriğin, fabrikanın, radyonun, arabanın, traktörün, telefonun, bankanın, gazetenin, televizyonun...) küçük şehirlere,
Sayfa 1060Kitabı okudu
Mahallede
"Hızlı değişim ve nüfus hareketlerine sahne olan Türkiye'de, mahalle yaşamını konu edinen televizyon dizilerinin en beğenilenler arasında yer alması, mahalle yaşantısının idealize edilmesine duyulan ihtiyacın dışavurumu olarak da değerlendirilebilir."
Sayfa 477 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
595 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.