"Hoş, bütün işim, seni düşünmek ya! Bu bok soyu alışkanlıklar, töreler, günah sevap ve ayıplar köleliği olmasa...Bütün tedirginliğimiz bundan."
"Gözüm nuru, efendim, sana biraz kahve göndereceğim. Gazetede okudum. Ankara'da bulmak zormuş.Bilirim seversin kahveyi. Sen kendi elceğizinle pişirir içersin. Yahut içersiniz Mehmed'inle."
Böyle işte ince ruhlu adam...Benim Dostoyevskinin Makar Devuskin'inin ete kemiğe bürünmüş hali...çok da fark yok Makar kabanını satıp şeker gönderir Ahmet Arif de Diyarbakır karpuzu ve kahve...ikisi de çok sever hitaplar bile yakın Makar küçük serçe parmağından öper, Ahmet Arif Leylasının burnunun dudağının üstüne düşen gölgesini...ikisi de dostum, kızım, kardeşim diye hitap eder...insan olmanın, aşık olmanın; ırkı, milleti, yaşı,statüsü,yöntemi, engeli yoktur işte...