"Eğer yaşamak kelimesinin mânası her şeyden mahrum olmak ve ıstırap çekmekse, her an küçülmek ve bunu nefsinde her lâhza duymaksa, bir türlü aşamayacağı bir çemberin içinde durmadan çırpınmaksa, şüphesiz ben de, benimkiler de en derin şekilde yaşıyorduk. Yok, bu kelimenin içinde biraz ruh ve imkân genişliği, birtakım hakları duymak, o içten sevinmeler, dışa karşı bir parçacık güven, etrafınızla müsavi şartlar içinde rahat bir karşılaşma filan varsa, o zaman iş çok değişir."
KEHRİBAR PİPO Sherlock Holmes keyif için sokağa çıkan, keyif için gezen bir insan değildir. Tanıdığım en kuvvetli insandır, fevkalâde boks bilir. Fakat lüzumsuz yere vücudu yormanın enerji israfından başka bir şey olmadığı kanaatindedir. Ama iş icabı hareket etmeye, yürümeye, enerji sarfına başladığı zaman da yorulmak bilmez. O gün hava çok
Reklam
Eğer yaşamak kelimesinin mânası her şeyden mahrum olmak ve ıstırap çekmekse, her an küçülmek ve bunu nefsinde her lâhza duymaksa, bir türlü aşamayacağı bir çemberin içinde durmadan çırpınmaksa, şüphesiz ben de, benimkiler de en derin şekilde yaşıyorduk. Yok, bu kelimenin içinde biraz ruh ve imkân genişliği, birtakım hakları duymak, o içten sevinmeler, dışa karşı bir parçacık güven, etrafınızla müsavi şartlar içinde rahat bir karşılaşma falân varsa, o zaman iş çok değişir.
Halleşmek. Ne kadar da güzel bir kelimedir. Ne kadar derin bir manası vardır. Sessizliğin bile çok şey anlattığı o haller.. Ve bu halden anlayacak biri.
Müntekim'den bombalar vol2
KALBİN DARMADAĞIN OLUNCA, KAFAN DA KARIŞIR. Şebnem, İtalyan kahvesine batırılmış İrlanda çöreğim; çöpten metal kutular toplayan zombi gibiyim. Şebnem peynirsiz labirentte dönüp duran fare gibiyim. Şebnem beynim bulaşık teline döndü. Sana olan duygularımı mesafe, boşluk, bildiğin hiçlik mayalıyor. Bazı konuları açıklığa kavuşturmak için
Müntekim'in Şebnem'e yazdığı mektuplardan ikincisi
Eğer yaşamak kelimesinin mânası her şeyden mahrum olmak ve ıstırap çekmekse, her an küçülmek ve bunu nefsinde her lâhza duymaksa, bir türlü aşamayacağı bir çemberin içinde durmadan çırpınmaksa, şüphesiz ben de, benimkiler de en derin şekilde yaşıyorduk. Yok, bu kelimenin içinde biraz ruh ve imkân genişliği, birtakım hakları duymak, o içten sevinmeler, dışa karşı bir parçacık güven, etrafınızla müsavi şartlar içinde rahat bir karşılaşma filân varsa, o zaman iş çok değişir.
Sayfa 12 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Yüksek bir bina inşa edeceğiniz zaman zemini derin kazarsınız.Bina ne kadar yüksek olacaksa,zemin de o kadar derin olmalıdır.Zemin derinleştikçe,binayı yükseltme imkanınız artar.Eğer zemin kazmaya zaman ayırmazsanız çok yükseklere çıkamazsınız.Teolojik olarak ele aldığımızda imanımız için de aynı şey geçerli;inanç sahibi olduğumuz hususların çok derinlere kök salmış olması icab ediyor.Neye inandığımızı tam manası ile idrak etmemiz ve inandığımız şeyin kesinliği hususunda da kalben emin olmamız gerekiyor.Ancak bu şekilde olursa amellerimiz inancımızı yansıtabilir."
Sayfa 114Kitabı okudu
Babasının en hararetli şakirdlerinden Bürhaneddîn Muhakkik Termezî, Celâleddîn'in tâlim ve terbiyesini deruhde etmiş ve Gazâlî'nin orthodoxe akîdelerile mezc ve telif etdiği tasavvufu takrire devam etmişdi. İşte bu esnâda bir mucize, Celâleddîn'in fikrini -bir lâmbayı yakan bir kibrit gibi- nurlandınp uyandırmışdı. Bu mucize bizzat Şems-i
Sayfa 15 - Hece Yayınları - Birinci Basım - 2002Kitabı okudu
264 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.