Sana bunları eski tip kemerli pencere dibinde uzanmış, is'li tavana bakarak yazıyorum. Perdelerim ahenksiz dans ediyor fön rüzgarı eşliğinde, dışarısı kambur. Yolun sonunda annemin tandır ekmeğinden kokular alıyorum hiç sebepsiz. Başucumda okunmayi bekleyen ya da hiç okunmayacağını bilip bana küsen kitaplar var. Gökyüzünü izliyorum kırık cam ardında. Yıldızlardan süre gelen ışık hüzmesi yüzümü aydınlatıyor, içim karanlık. Yan tarafta sesler duyuyorum, kavga eden çiftler, mangal yapan dedeler, tiktokcu gencler... yalnızlığımı pekistirircesine konuşuyorlar, onlar konustukca kayboluyorum yalnızlıkta. Sonra bir ses duyuyorum en uzaktan. Bi amca balkonunda çayını yudumluyor elinde tek karelik fotoğraf. Arka fonda gramofon... sesine yaklaşıyorum, hiç bilmedigim sesine. Yeni öğrenmeye başlayan bebekler gibi dikkat kesiliyorum, şarkıyı dinliyorum. "Bir tel kopar, ahenk ebediyen kesilir" diyor. Amca çayını içiyor, gramofon çalıyor, ekmek kosu tüm sokağı sardı. Mangal yapan amca biber istiyor. Gözlerimi kapattim. Atımı gun batımına süren kovboy gibiyim, çokça ümitli ve korkak. Gramofon çalıyor....