Giyotine gönderilen bir adamın yerine yenisini koymak gereksizdir, ama giyotine gönderilmiş bir toplumsal sistemin yerine yenisini koymak gerekir.
Yoksulluğumuzu besleyen zenginlere, yüzümüze gülümseyen politikacılara, onları ve mallarını koruyan tüm akılsız robatlara savaş açtım.--
L.N.M.
Ve şuna da dikkat çekmek gerekir: Bir amaç olmadan, bir yapan var olamaz ve bir yapan olmadan, bir amaç var olamaz. Onlar bir egonun iki kutbudur ve eğer bir amaç olmazsa ego kendini çok rahatsız hisseder.
Ego amaçlar ile tatmin edilir. Bir şey yapılmalıdır, biri bunu yaparken başarılı olmalıdır, biri bir yere yetiş- melidir, biri bir şey yapmalıdır. Bir imza atılmalıdır.
Bu yüzden ego maksatlıdır. Diğer tarafta varlık maksatlı değildir.
Ve egonun ötesinde neyin olduğunu bilmediğin sürece hiçbir şey bilmiyorsun demektir.))
»Değer» kavramından anladığımız değişik birimlere ya da davranış kalıplarına verdiğimiz nisbî kıymetin tanımıdır.
Değerler toplumsal kültürün bir parçasını meydana getirirler.
Kültür ise kişinin, toplumun bir üyesi olarak edindiği bilgiyi, inancı, değerleri, sanatı, ahlâk anlayışını, örf ve âdetleri, yasaları İçeren karmaşık bir bütündür.
Bu
Günün telaşı içi boş bir form olarak geceye hükmeder. Şimdi bütün dayanağından, dayanacağı her tür kuvvet çekiminden yoksun bırakılmış zaman ileri doğru atılır, durdurulamaz biçimde akıp gider. Zamanın bu şekilde sürüklenip gitmesi geceyi içi boş bir süreme dönüştürür. İçi boş zamanın geçişine maruz kalınca uyumak imkânsız olur.
L.N.M.
Uzam ve zamanda, hatta dünyada, birlikte-varoluşta radikal bir kayba tabiyiz. Dünya yoksunluğu bir diskroni* belirtisi. İnsanı, bütün gücüyle sağlıklı tutmaya çalıştığı küçük, önemsiz bedenine ufaltıyor.
Bundan başka hiçbir şeyi yok insanın. Kırılgan bedeninin sağlığı dünyanın ve Tanrının yerini alıyor. Hiçbir şey ölümden uzun ömürlü değil. Dolayısıyla bugün ölmek, çok zor. Ve insanlar, yaşlanmadan yaş alıyor.
Fikir ve gerçeklik arasındaki en büyük uyumsuzluk zamandır - zamanın süre olarak akışı. Öznelliğin en derin ve en küçük düşürücü zayıflığını oluşturan şey, toplumsal biçimlerdeki ve onları temsil eden insanlardaki fikirsizliğe karşı girdiği umutsuz mücadeleden çok, zamanın ağır ama sürekli akışına karşı koyamamasıdır.
Emek veren insan en iyi somut sonuca ulaşmak istiyorsa, önceden her uğrağı planlamak ve planlarını eleştirel ve bilinçli şekilde nasıl gerçekleştiklerini görmek için devamlı kontrol etmek zorundadır...çünkü hayvanın yapısından niteliksel olarak farklı olan, bundan tamamen heterojen olan bir kendiyle-ilişkiyi gerektirir ve bu gereklilikler her türlü emek için geçerlidir.