Musaddık ile Harriman arasındaki görüşmelerin duraklamasının sebebi Musaddık'ın tartışma şekli veya petrol endüstrisinin karmaşıklığını kavrayamaması değildi. Gerçek sebep, bu tartışmanın niye yapıldığı konusunda iki adamın farklı yaklaşımlarıydı. Harriman'a göre tartışmanın konusu pratik meselelerdi. Bunlar da mantıklı analiz yaparak, tartışarak ve uzlaşarak halledilebilecek bir dizi teknik konuydu. Musaddık'ın görüş açısı ise tamamen farklıydı. Ona göre, Iran özgürlüğünün kutsal bir anını yaşıyordu. Kanında dolaşan Şii idealleri, isterse sonu şehitlik olsun, onu adalet aramaya kararlı kılıyordu. Bu olağanüstü anda rafinerinin yönetimi veya tanker kapasitesi hakkındaki detaylar onun için konuyla ilgisi olmayan gülünç şeylerdi.
Sayfa 134Kitabı okudu
Pareto'ya göre sorunlar üç türlüdür: Sorunların bir kısmı mantıkîdir (lojik). Yaşayışımız mantikîdir; yaptığımız iş, aldığımız aylık ve diğer haklar, giydiğimiz giysi, yazın ince kışın kalın giyinmemiz, birine kompliman yapmamız, düşünmemiz ve incelememiz hep mantikî işlerdir. Çünkü bu işlerle sonuca da erişiriz. Diğer bir tür, mantıksız (illojik) işler veya sorunlardır, aptal veya deli bir insanın yaptığı işler gibi. Üçüncü tür ise mantık dışıdır. Bunlar ne mantıklı ne de mantıksızdırlar; çünkü aslında mantık kategorisinden değildirler. Mantıktan daha güçlüdürler. Mantık, ihtiyaç durumunda kullanacağım sebep sonuç ilişkisinden ibarettir. Fakat bazen insan bütün bunları daha üstün bir şey için ortadan kaldırır, örneğin toplumu ateşten kurtarma uğruna kendini bilinçli olarak yakar. Böyle bir davranışta mantık aramak mantıklı olmaz. Hiçbir karşılık, hiçbir mükafat beklenmeden yapılan bu işler, söz konusu özelliklerinden dolayı ahlakın özüne de uygundur. İşte aşk, beni kendi yaşayışımın üzerlerine kurulduğu çıkar ve yararlara rağmen bütün çıkarlarımı, bütün maslahatlarımı, hatta hayatımı ve kendi var bulunmamı, başka birinin var bulunmasını, başkalarının var olmasını ve kendim dahi olsam sevgi beslediğim ideal uğruna feda etmeye çağıran ve benim de olumlu cevap verip yerine getirmemi sağlayan bir güçtür. (Sayfa 56-57)
Sayfa 56 - Fecr Yayınları, 6. BaskıKitabı okudu
Reklam
Ölüme hazır olan birinin mantıklı bir sebep göstermesi beklenemez. Ölüme ya da yaşama hazır olmak aynı düzlemde yer alan iki uçta eylemlerdir.
Önemli olan Tanrının çürütülebilir olup olmadığı değil (ki çürütülemez değildir) varlığının mümkün olup olmadığıdır. Bu başka bir konudur. Bazı çürütülemez şeylerin diğer başka çürütülemez şeylerden çok daha olanaksız olduğuna mantıkla hükmedilir. Tanrıya, varolma olasılığı hesaplanamayacak olan ayrıcalıklı bir şey olarak bakmak için hiçbir sebep yoktur. Ve Tanriyı kanıtlayamayacağımızı veya çürütemeyeceğimizi ve bu yüzden de var olma olasılığının yüzde 50 olduğunu söylemek için de kesinlikle sebep yoktur.
Sayfa 67 - KuzeyKitabı okudu
“ Geçmişe bugünden baktığımızda, bulunduğumuz yer bize son derece makul ve mantıklı görünür; sanki biz onu önceden planlamışz, ya da bu yer önceden belirlenmiş gibi. Mantıklı bir kalıba ya da modele uygun bir gelişme gibi gelir bu bize, çünkü yaşantımızda bugün varmış olduğumuz konumun göstergesi olan olayları, koşulları ve edimleri seçmişiz gibi gelir bize. Oysa bulunduğumuz yerde neden bulunmamamız gerektiğini açıklayacak milyonlarca sebep de bulabilirdik. “
Elimde bir somun ekmek yoksa veya ekmeği yapmak veya satın almak gibi bir imkanım yoksa size bir ekmek veremem. Bu ifadenin temelinde, daha önce de ifade edilen, şu kaıde vardır: Bir şey, havi olmadığı veya sebep olma kabiliyeti/ kudreti olmadığı bir şeyi meydana getiremez. Mesela, akıI-dışı kuvvetler, aklın meydana gelmesine sebep olamaz, çünkü akıl-dışı kuvvetler aklı ihtiva etmez/içermez/havi değildir. Fizikî süreçler de akıl-dışıdır, çünkü herhangi bir "içgörüye/ kavrayışa" sahip değillerdir. Öncüller üzerinden bir çıkarımda bulunamazlar. Ancak Tanrı’nın varlığı, akıl sahibi olmamızı mantıklı kılar; çünkü akıl, her şeyi gören, bilen ve hikmet sahıbi olan Yaratıcı’dan gelebilir: Eğer kainatın başlangıcında sadece akılsız, kör, tesadüfî fızikî unsurlar ve süreçler olsaydı, her ne şekilde tanzim edilirlerse edilsinler aklın neşet etmesine sebep olamazlardı. Fakat başlangıçta yukarıda bahsettığımız isim ve sıfatlara sahip olan bir yaratıcı olması, kainatta akıl sahibi varlıkların mevcut olmasına sebep olabilir. Bu açıdan baktığımzda ateistlerin, aklî melekelerinin varlığım izah etmeleri için Tanrı’ya ihtiyaç duyduğunu görürüz. Dolayısıyla her şeyi gören, işiten ve hikmet sahibi olan bir Yaratıcı’nın varlığı, bilinç sahibi ve akıl yürütebilen organizmaların yaşadığı bir kainat için en [doğru ve] iyi açıklamadır.
Reklam
495 öğeden 431 ile 440 arasındakiler gösteriliyor.