Modern sanatın bir başka yaratıcısı, Marcel Duchamp, 1933 yılında yazdığı bir yazıda, Brancusi'nin "materyallerinin özüne
ulaştığını ve kadim Çinli sanatçılar gibi moleküllerle, atomlarla çalıştığını" söylüyor ki bu da, yanlış anlamıyorsam, gerçeği
olduğu yerde ve kendine ait öğelerle arama anlamına geliyor.
Brancusi'nin gerçekleştirdiği işte budur. Peki bu çok mu önemli bir sanatçı için? Öylesine önemli ki çalıştığı malzemeye bir araç "muamelesi" yapmıyor. İşinin (yani heykelinin) özünün, o malzeme içinde olduğuna inanıyor, yapıtını o malzemenin dışında gerçekleştiremeyeceğine de. Böylece yapıt, elindeki malzemeyle özdeşleşmiş oluyor. Arayışını o malzeme içinde sürdürüyor.
Kasimir Maleviç’in “Beyaz Zemin Üzerine Siyah Kare”si ve Marcel Duchamp’m hazır nesneleri sanat eseri olarak sergilemesi. Maleviç’in gündelik sıradan nesneyi sanat eseri mertebesine çıkarmasının altında yatan kavrayış, sanat eseri olmanın nesnenin kendi doğasında olan bir özellik olmamasından ibarettir; o nesneyi (daha doğrusu Sapkınlığın İki Yüzüherhangi bir nesneyi) önceden ayırıp onu belli bir yere yerleştirerek sanat eseri yapan bizzat sanatçıdır - sanat eseri olmak “niçin” meselesi değil “nerede” meselesidir. Ve Maleviç’in minimalist yaklaşımının ortaya koyduğu şey, bu yeri kendi doğasına bağlı, yani onun alanı içinde kendini bulacak herhangi bir nesneyi sanat eserine dönüştürmenin o ilk-büyülü özelliğiyle birlikte bir boş yer (ya da çerçeve) haline getirmektir - arıtmaktır. Kısacası, Maleviç olmasaydı Duchamp olmazdı: Ancak bir sanat etkinliği çerçevenin/yerin kendisinin bütün bir içeriğini boşaltarak arıttıktan sonra hazır nesne sürecine müsamaha gösterilebilir. Maleviç’ten önce bir pisuvar, en kalburüstü galeride gösterilse dahi yalnızca bir pisuvar olarak kalırdı.
Hayvaniliğin ötesine geçmesinin tek yolu sanattır. çünkü sanat, zaman ve mekan kurallarının geçerli olmadığı alanlara açılan bir çıkış yoludur.
Marcel Duchamp