“Çocuk hâlâ yukarıda ağlıyor. Sacide bu akşam münasebetsizlik etti. Bu saatte el kadar yavruyu yatağından kaldırmak sanki marifet mi?” Rıfkı acı bir sesle cevap verdi: “Çocuk da bu bayanlar için bilezik gibi, otomobil gibi zenginlik göstermeliği...”
Kendimi okuyorum sanki!
Dünyayı, düştüğü dikenli bahçeyi daha da çekilmez ha­le getirmekten öte bir marifet sergileyememiş sefill bir günah­kar olarak terk edeceğimi düşünmekten alamıyordum kendi­mi. Günah denen mefhumun tanımı ve kapsamı konusunda kafam karışıktı. Fakat o mendeburdan mebzul miktarda işledi­ğime inancım tamdı. Günahkarları öbür dünyada nelerin bek­lediğini de az çok işitmiştim. Sıcağı sevmezdim. Ateşi sevmez­dim. Cezayı sevmezdim. Çünkü insana en çok suçunu hatırla­tırdı cezalar. Onca teşrikimesaimize rağmen, kolayca tahmin edebileceğiniz üzere, suçluluktan da zerrece hazzetmezdim.
Sayfa 13
Reklam
Okumayı bir türlü öğrenemeyen kimseler dinlemeyi öğrenecek mi sanki? Marifet sesi duymakta değil, o tınıları ortaya çıkaran özü, gizemli olanı duymakta!
O bütün bunları yaşamış, unutmuş, sonra yine yaşamış ve yine unutmuştu, çünkü esas olan budur. lnsan bu yaşa kadar ancak unutarak yaşayabilir. Marifet sanki!
1960 ve 1970'lerdeki kalem kavgaları: 1960'ların başında Atsız Orkun'da ve Millî Yol'da yazmaktadır. Bedii Faik'in 18 Şubat 1962 tarihli Dünya gazetesinde, 1944 olaylarından bahsederek Atsız ve arkadaşlarını Naziler safında savaşmak üzere hükümeti ele geçirmekle suçlaması üzerine Millî Yol'un 6. sayısında (2 Mart
Allah’ı (c.c) Basîr ismi ile tanıyan bir marifet ehlinde denetim hissi gelişir ve Allah'a sanki O'nu görüyormuş gibi ibadet eder.
Reklam
381 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.