gözlerin, mânâlarını kendi kendilerinden değil, onları çeviren cildin kımıldanışlarından aldığını izah eden sözlerini anlatmıştı. Fransız âlimi, buna inanmak için bir kâğıda gözlerin hizasına tam gelebilecek iki delik açılmasını ve bu kâğıdın bir maske gibi gözlerin üstüne konmasını tavsiye etmiş: Kâğıdın deliklerinden görünen gözlerin kendilerinde hiçbir mânâ olmadığı o zaman anlaşılırmış.
Ben maskeyi ancak gerektiği zaman, gereken yerlere, karnaval, maskeli balo gibi eğlencelere giderken takarım; yani maskeyi tam yerinde kullanırım. Bazı kimseler gibi her gün yüzüme maske takarak gezmem.
"Yaşam, içinde bulunduğu durum gösteren en korkunç maskesini takıp sen her neredeysen oradan seni çıkartmaya gelir. Korktuğun şey nedir? Yoksullaşmak mı? Terk edilmek mi? Sağlığını, evini veya işini yitirmek mi? İşte yaşamının seni korkutmak için takınacağı maske de o olacaktır. Bir kişi her neden korkuyorsa, yolda önüne çıkacak olaylarda, o korkusu birebir gerçekleşerek kendini gösterecektir.. Geçilmemiş sınavlar gibi, er ya da geç onları yeniden göğüslemek zorunda kalacaktır."
Görünüşe bakılırsa insanlık tarihi bütün sürprizleri biriktirip bizim kuşağa sakladı. Bir hafta birkaç delinin Üçüncü Dünya Savaşı'nı başlatmasının eşiğine geliyoruz, öbür hafta göremediğimiz bir düşmana karşı maske takıyor, ameliyat eldiveni giyiyoruz. Hepimiz biliyoruz ki son derece medeni insanların bile vahşileşmesi bir buhrana bakar. Biz buhranları üçer beşer yaşıyoruz. O kadar ki beteri görür görmez beterin beterini beklemeye başlıyoruz. Korona virüsüyle eşzamanlı olarak bir çekirge istilası çıkınca hemen herkes aynı espriyi yapıyor; "E herhalde artık bir göktaşı dünyaya çarpar ve sonra İstiklal Marşı-Kapanış."
Bunu demeye kalmıyor hakikaten bir göktaşı haberi geliyor. Şu kısacık ömrümüze bir kâbuslar panayırı sığdı, şükür.
Bana aldanmayın
Yüzüm bir maskedir,
Sizi aldatmasın.
Binlerce maskem var
Çıkarmaya korktuğum,
Ve hiçbiri ben değilim.
Olmadığımı göstermek
2.doğam oldu.