Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ma-israf
İsmet Özel
İsmet Özel
'den duyduğum "Türkçe bir İslâm dilidir. Türkçe'de Arapça'dan geçmiş kelimeler yoktur. Türkçede Kur'an'dan geçmiş kelimeler vardır." sözünden sonra Türkçe'ye ilgim ve dikkatim arttı. Bazen öyle bağlantılar yakalıyorum ki hayretler içinde kalıyorum. Bir komşumuz anneme, yeni bir ev aldıklarını fakat eve çok masraf ettiklerini söylemiş. Bende anneme insanın ihtiyaç fazlası ev almasının bir hadisi şerife göre uygun olmadığını israf olabileceğini söyledim. Sonrasında çok sarih ama hiç dikkatimi çekmeyen bir durumu fark ettim. "Masraf ve israf." Ma-israf, harcanan paranın ötesinde, israf eden israf sahibi anlamına geliyor dil özellikleri bakımından. Sonrasında sık sık duyduğum; masraf ettim, masraf yaptım, masraf açtı, masraf oldu, masrafım arttı, masrafım çok... gibi kelime grupları geldi aklıma. Bunları ne derece doğru kullanıyoruz. Meselâ, 'aylık 100 lira ekmek masrafım var.' demek doğru bir kullanım mı? Birileri okuma oranı zaten azdı şuydu buydu diye dursun, yazımızı kaybedince kelimelerimizin derinliğini kaybettik. Hangi kelimeyi nerede ne zaman kullanacağımızı bilmiyoruz. "Ağzından çıkanı kulağı duymak" deyiminden daha vahim halimiz. Ağzımızdan çıkanı kulağımız duyuyor ama ne fayda. Bundan sonraki hayatımda masraf ve harcama ayrımına dikkat edeceğim. Maazallah, masraf olmasın.
Ağaç dediğin bakım ister, masraf ister... Kıymetini bilmeyene nimetini verir mi? Muhacirler iki sene üst üste mahsul alamayınca ya kestiler, ya sattılar... Cahillikle fakirlik bir olmuş, Sultan Süleyman'ın mülkü dağılmış...
Sayfa 113
Reklam
Romalılar gurur nedeniyle hırslıydı, Kartacalılar ise açgözlülükten. Romalılar hükmetmek, Kartacalılar sahip olmak istiyordu. Durmadan hasılat ve masraf hesabı yapan Kartacalılar savaşı sevmeden savaşıyordu.
Sayfa 21 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Dolaptaki tabaklardan birini görünce kederlendi. Karısının ölümünden üç ay önce almayı akıl ettiği bu tabak takımı evde tartışmalara yol açmıştı. Muhtar Bey başka şeylere, koltuklara, salonun eşyalarına, giyeceğe masraf edilmesini daha doğru olduğunu söylerdi. Şimdi bütün bu tartışmaların saçma ve boş olduğu ortaya çıkmıştı. "Ah, ah, hayat, ölüm, her şey boş ve saçma," diye mırıldandı.
Sayfa 422 - Muhtar BeyKitabı okudu
Fazla masraf olmasın diye, bir tren dolusu ölüye tek tören yapılıyordu. Tabut ve taşıma masrafını azaltmak için, bütün ölüler, daha tam ölmeden daha hareket güçlerini tam kaybetmeden, kendi ayaklarıyla törene geliyordu..
Sayfa 209 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
" Yüksek tabakadan olan gençleri uzun seneler için Avrupa'ya gönderip, bir çok masraf etmektense, her tabakadan talebe göndermek ve kısa zaman hariç de bırakmak çok faydalı olur. Almanya'ya yahut Fransa'ya gidecek olan bu gençler Avrupa medeniyetini görmüş olurlar, ancak lüzumlu şeyleri öğrenecek kadar vakit bulurlar, fikren ufuklar genişler, lüzumlu bilgi elde eder ve yuvalarına da getirirler. Kısa zamanda Avrupa medeniyetinin zehiri daha az tesirli olur. Netice olarak gençlerimize Avrupa'da tahsil edebilmeleri imkanını temin etmek için epey gayret sarfedilmiştir. Yalnız Almanya'da 15 doktor, takriben 24 zabit, bir hayli ziraat talebesi v.s. bulunmaktadır. Aynı şekilde Fransa'ya da birçok talebe gönderilmiştir. Şu şartlar altında nazırlarımın hamiyetlerini biraz dizginlemem icap edecek, çünkü bu gençlere gönderilen aylıkların mecmuu hazinemde ağır bir yara açmaktadır."
undefined
Reklam
Şöyle bir bakın: Bütün varlıkların bir görevi var. İnekler süt veriyor, arı bak yapıyor, tavuk yumurtluyor, balık bize et yetiştiriyor. Hatta lüzumsuz sandığımız bazı varlıklar bize hizmet ediyor. Yılanın zehrinden ilaç yapılıyor, karıncalar çıkardıkları gazla güneşin zararlı ışınlarını süzen ozon tabakasını güçlendiriyor, solucanlar fosforla toprağı besliyor. Gereksiz l, hikmetsiz, boş ve zararlı hiçbir varlık yok. Bunların hepsi insan için çalışıyorlar. İnsanda bütün varlıklardan yararlanıyor, kullanıyor, hatta sevdiği hayvanı yatırıp kesip ve etini yiyor. Ama, hiçbir varlığa insanın etini yeme, sütünü içme veya sırtına binip gezme yetkisi verilmemiş. İnsanin kullandığı bazı haklar hiçbir varlıkta yok. Peki bunca emek çekilen, masraf yapılan, özenilen, yetkilerle donatılan insan niçin yaratılmış? Eti yenmez, sütü içilmez, derisi işe yaramaz, ölüsü bir an evvel toprağa gömülür. Acaba Rabbimiz bir solucana bile bir yaratılış hikmeti taksın, insanı başı boş bıraksın ve 60-70 yıl yeyip içip yatması ve sonunda olmesi için yaratsın. Bu hiç mümkün olabilir mi???
Sayfa 48 - Nesil yayınlarıKitabı okudu
Fatih'in zekâsı
Ilmiyye mensupları, Müslüman toplumlarında devlet kontrolünden bağımsız durumlarını başlıca vakıflara borçlu idiler. Camiler ve mescidler, medreseler, zâviye ve hankâhlar, emekli ulemânın masraf ve maişetleri, hep vakıflardan geliyordu. Vakıf ise, Islami hayır amacıyla bir maksat için ebediyyen habsedilmiş ve Allah vencesine bağlanmış gelir kaynaklarıdır. Her vakfiyyede, gelirin devamlılığı ve sarfının, Allah'ın güvencesi altına konduğu acıklarmıştır. Vakfiyyeyi yetkili bir din adamı, genellikle kadı düzenler ve tasdik eder. Sultânlar dâhil kimse vakıf şartlarını değiştiremez. Buna kalkışacaklar, Allah'ın lanetine uğrayacaktır. İlmiyye mensupları, vakıf sayesinde devlete muhtaç olmadan dinî vazife ve faaliyetlerini, yaşamlarını sürdürürlerdi. Osmanlı Devleti'nde her vakfın işleyişi, aynı zamanda sultânın nezareti altındadır, sultan bir näzır tayin eder. Fâtih Sultân Mehemmed, ilmiyeye ve dervişlere ait yüzlerce vakfı nesh etmiş, gelirlerini askere tayin etmiştir; bunu ancak yine bir din kuralına dayanarak yapabilmiştir; yani vakfedilen maksadın veya binanın ortadan kalkmış olduğu olgusunu ileri sürerek nesh yapabilmiştir.
Sayfa 176
"Bana bak, Olivier. Kral gibi, imparator gibi insanlar fazla masraf etmemeli. Onlar halka örnek olmak durumundadırlar. Böyle olmazsa herkes israfa başlar, anladın mı? Bakıyorum, masraflarım her yıl biraz daha artıyor. Hoş şey değil bu. Geçmiş yılların rakamları da hatırımda. Dört yıl içinde sarayın masrafları bir kat artmıştı. Korkunç şey doğrusu!" Soluk soluğa idi. Biraz durduktan sonra devam etti: "Etrafıma bakıyorum, herkes benim paramla zengin oluyor. Yani açıkçası, hepiniz bir olmuşsunuz, benden boyuna para kazanıyorsunuz."
Sayfa 435Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.