Ben bir insanı anlamanın zor olduğunu söylüyorum.
Hiç kimse dışarıdan görüldüğü gibi değildir ve bir insanı tanımak yıllar alır. Hatta uzun zamandır tanıdığınız dost olduğunuz biri bir an gelir, öyle bir iş yapar öyle bir söz söyler ki parmağınız ağzınızda kalır ve " Vay be, ben bu adamı tanıyamamışım demek ki" dersiniz.
OMURGANIN KAVALI
Dumanlar içinde mavi olmayı unutan
gökyüzü,
paçavralar giyinmiş
sığıntı gibi bulutlar,
son aşkımla tutuşacaksınız bütün!
Sevinç çığlıklarımla bastıracağım
ordular
Neredeyse her insan, masum bir çocukluk aşkı sayesinde tanışmıştı bu sıcacık duyguyla. Peki Leyla çocukluk aşkını hatırlıyor muydu? Kar küresindeki mavi bereli biblo hariç, gerçek birine karşı duygu hissetmiş miydi acaba? Eğer değilse, neden biblo? Ne bulmuştu onda?
Gün olur
Gün olur,alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda
Şu ada senin,bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Dünyalar vardır,düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.
Hele martılar,hele martılar,
Her bir tüylerinde ayrı telaş!.. Gün olur,başıma kadar mavi;
Gün olur,başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi...
«Denize gitmek isterdim. Bu defterin mavi çizgileri bir anda dalgalar gibi köpürsün isterdim. Defteri açınca dalgaları dinlemek, sanki bir müzik kutusuymuş gibi.»
"En sevdiğin renk nedir?"
Sırf düşünecek zaman kazanmak için onu döndürdüm. Daha önce en sevdiğim rengin ne olduğunu hiç düşünmemiştim. Bana asla önemli gelmemişti bu.
Ta ki bir çift okyanus mavisi göze bakıp boğulmanın belki de hoş bir şey olabileceğini fark edene dek.
Ta ki bir çift gök mavisi göze bakıp yanmanın belki de acı vermeyeceğini fark edene dek.
Daha önce en sevdiğim rengin ne olduğunu hiç düşünmemiştim çünkü bu unvanı bak edecek bir renk görmemiştim. Ta ki şimdiye dek.
Alçak sesle, "Mavi," dedim.
Bir çöl efsanesi, vaha değiştirmek üzere devesini yüklemekte olan bir adamın öyküsünü anlatır. Halılarını, mutfak kap kacaklarını, giysi sandıklarını deveye yükler adam, devenin durumu iyi görünmektedir.
Tam yola çıkacakken, babasının kendisine armağan ettiği mavi kuştüylü güzel kalemini anımsar adam. Onu da götürmeye karar verir ve tüy kalemini devenin üzerine koyar. O anda, ağırlığın altında olduğu yere yığılır hayvan ve ölür.
"Devem bir tüyün ağırlığını çekemedi" diye düşünmüştür adam hiç kuşkusuz.
Bazen, yaptığımız şakanın belki de ıstırap kâsesini taşıran damla olduğunu anlamaksızın, aynı şeyi başkaları için söyleriz.