Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sınır koymayı başaramama meselesinin gündelik hayatta sık sık adını duyduğumuz versiyonu "hayır" demeyi bilmemektir. Yani kendisini tamamıyla karşı tarafa teslim etme hali. "Bireyin 'hayır' diyemediği bir koşulda anlamlı bir 'evet' de yoktur" der Rollo May, güç ve Masumiyet adlı kitabında.
...Geç oluyor. Bizi soran olacak mı? Yoksa basitçe, Hiç istenmiyor muyuz? Bu soruların basit yanıtları olduğuna inanan kimse ne soruları ne de içinde yaşadığımız zamanı anlamıştır. Hermann Hesse'nin deyişiyle, "bütün bir kuşağın insanlarının iki ayrı yaşam biçimi arasında sıkışıp kalarak kendini anlama yetisini yitirdiği ve her türlü standardın, korunmuşluk duygusunun ve kabullenmenin elden çıkıp gittiği" zamanlarda yaşıyoruz.
Reklam
Bireyler uzun bir süre boyunca aralıksız endişeye maruz kaldıklarında bedenleri psikosomatik hastalıkların hedef tahtası halini alır. Gruplar atılacak ortak ve yapıcı adımlar konusunda kararsız bir şekilde aralıksız endişeye maruz kaldığında, grup üyeleri önünde sonunda birbirlerine düşeceklerdir.
Bertrand Russell'ın, "Günümüzün en büyük sorunu; aptalların kendilerinden son derece emin, zekilerin ise sürekli şüphe içinde olmalarıdır." diye yazması boşuna değil.
...bundan yirmi otuz yıl önce Avrupa toplumunda beliren etik ve duygusal boşluğun bundan faydalanmak isteyen faşist diktatörlere açık bir davetiye çıkardığını anımsamamız yeterli olacaktır. Durumu düzeltmek için bir şey yapılmadığı takdirde boşluk ve güçsüzlük halinin yarattığı en büyük tehlikelerden biri de er ya da geç acı verici bir endişe ve çaresizliğe dönüşerek amaçsızlığa ve insan olmanın getirisi olan o çok değerli özelliklerin önünün kapanmasına yol açacak olmasıdır. Bunun sonuçları kişilerin psikolojik olarak küçülüp yoksullaşmaları yahut yıkıcı bir otoriter rejime boyun eğmeleridir.
New York'ta lise öğrencileri arasında giderek artan uyuşturucu madde bağımlılığı, çok isabetli bir şekilde, ergenlik dönemini yaşayan bu gençlerin askerlik ve dengesiz ekonomik koşullar dışında beklentileri ve pozitif, yapıcı amaçları olmamasıyla ilişkilendirilmiştir. İnsanoğlu böylesi bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz: eğer bir şeye doğru ilerlemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz, biriken gizilgüç hastalık hali ve çaresizliğe, önünde sonundaysa yıkıcı eylemlere dönüşür.
Reklam
Bundan on yahut yirmi yıl önce, orta sınıf tarafından daha geniş çapta hissedilmeye başlanan boşluk duygusuna banliyö hastalığı gözüyle bakılarak gülünüyordu. Boş geçen bir hayata dair en belirgin imge hafta içi her gün aynı saatte uyanıp kent merkezindeki işyerine gitmek için aynı saatteki trene binen, ofiste her gün aynı işleri yapan, aynı yerde öğle yemeği yiyip garsona her gün aynı bahşişi bırakan, her akşam eve aynı trenle dönen, 2-3 çocuğu olan, küçük bahçesiyle ilgilenen, hoşlanmadığı halde her yaz deniz kıyısında iki haftalık bir tatil yapan, her Noel ve Paskalya günü kiliseye giden ve altmış beş yaşında emekli olduktan kısa bir süre sonra bastırılmış öfke nedeniyle kalp krizi geçirerek ölen banliyö insanıdır. İçten içe hep sıkıntıdan öldüğüne dair şüphelerim olmuştur.
Kimi komşusuna kendisini aradığı için gider, kimi de kendisini yitirmek istediğinden. Kendinizi kötü sevmeniz yalnızlığı size zindan eder. Nietzsche
Böylece Leibniz'e atfedilen ifadenin anlamını bilebiliriz: "Eğer bir şey öğrenebileceksem en kötü düşmanımı dinlemek için yirmi mil yürürüm."
"Mutsuz olduğunuz zaman, size verilen nimetleri hatırlayın ve minnet duyun."
Sayfa 60
Reklam
"Dünyanın her yerinde Beth gibiler vardır, kendilerine gereksinim duyulana kadar, ürkek ve sessizce kendi köşelerinde otururlar ve insanlar ancak bu ocak çekirgesinin sesi kesildiğinde, bu günes ışığına benzeyen güzel varlık, arkasısında sessizlik ve gölge bırakarak kaybolduğunda onun yokluğunu ve yaptığı fedakârlıkları anlarlar."
Sayfa 54
He was no more a slave to his mind. When he sat, he sat absolutely. If he was with a cow, he was a cow. If he touched a tree, he became a tree. If he sat on the earth, he became the earth. He just became an absolute presence, because there was no input to the mind.
Sayfa 48
Yaratıcı Cesaret
Böylece yıkımlar bana düşünmeyi öğretti, Zamanın gelip Umutlarımı götüreceğini. Bu düşünce ölüm gibi, değişmez. Yalnızca ağlar, yitirmekten korktuğuna sahip olduğu için.
Sayfa 56 - METİS YAYINLARIKitabı okuyor
Aile...
"Dünyaları verseler kızlarımızdan vazgeçemeyiz. Zengin ya da yoksul, bir arada kalıp birlikte mutlu oluruz biz."
Ortada muhteşem bir manzara yoktu, ama birkaç küçük pakete sığdırılmış muazzam bir sevgi vardı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.