Yunanlılara karşı ilk direnme Urla'da meydana geldi. Çünkü İzmir'in işgalini öğrenmiş olan 800 kadar yerli Rum, 16 Mayıs sabahı Urla yarımadasındaki Türk köylerine saldırdılar, köylüleri öldürdüler, mallarını yağmaladılar; sonra da Urla kasabasının Müslüman mahallelerini kuşattılar. Bu durum karşısında, Urla'da bulunan 173. Türk Alayı'nın 18'e varan silahlı eri ile Alay Komutanı Kâzım Bey, birkaç jandarmayı da bu birliğe katarak kasabayı savunma tedbirleri aldı. Bundan dolayı aynı gün öğleye doğru başlayan Rum saldırısı püskürtülmüş, fakat gittikçe sayıları artan bu azgın kuvvet karşısında, direnmenin güçlüğü de anlaşılmıştı. Bu durum karşısında Urla halkı, kasabadaki silah deposundan sağladığı silahlarla 120 kişilik bir milis kuvvet meydana getirmiş ve 173. Alay'ın yirmiye varmayan kuvvetinin yanı başında yer almıştı. Gerçi bu birliğin başarıları, bir kıvılcım gibi yanıp söndü, fakat bu olayın Türk İstiklal Savaşı'ndaki yeri pek seçkin oldu. Çünkü burada yapılan hareket, Türk silahlı kuvvetlerinin, mütareke hükümlerine rağmen, ilk defa düşmana silahla karşı koyması hareketi idi.
Sayfa 248
Mitingler yasaklanmış olduğu için İkinci Sultanahmed Mitingi'ni tertipleyenler, yayımladıkları bir beyanname ile halkı, 30 Mayıs cuma günü, kurtuluş için dua etmek üzere, camilere davet etmişlerdi.⁹⁶¹ Fakat halkın daha çok Sultanahmed'de toplanması isteniyordu. Burada gerekli tedbirler de alınmıştı; meydanda siyahlarla örtülü bir kürsü
Sayfa 236
Reklam
23 Mayıs 1919 Cuma günü Sultanahmed Meydanı'nda yapılan miting, şimdiye kadar yapılanların en büyüğü hem de en iç yakıcısı idi. İki yüz bin kişinin katıldığı tahmin olunan bu mitingde şair Mehmet Emin Bey, "Milli ruhların önünde" her kuvvetin aciz kaldığını ve Türk milli ruhunun şahlanmak üzere olduğunu belirtti. Aynı mitingde konuşan Halide Edip (Adıvar) Hanım da gerekirse can vermekten kaçınılmayacağına dair oradaki kalabalığı ant içmeye davet etti ve bu büyük kalabalık bir ağızdan "vallahi" demek suretiyle bu teklifi yerine getirdi. O anda ağlayanlar, hıçkıranlar pek çok idi, Türk milletinin ıstırabını, nefret ve kinini burada toplanmış olan bu insanların yüzünden okumak mümkündü.
Sayfa 235
Bunca yıl sönmemiş umudum. Nisan değilse Mayıs. Perşembe değilse Pazar.
Attila İlhan
Attila İlhan
Durmadan yağmur yağmasına rağmen, 22 Mayıs 1919'da Kadıköy belediye binası önünde yapılmış olan mitingde 20.000 kişi bulunmuştu, öteki mitinglerde görülen heyecan bunda da aynen vardı, özellikle bir Türk kadınının, çocuğuna vereceği öğüdün ne olacağını burada bağıra bağıra açıklaması, dinleyicileri cidden coşturmuş ve söylediği sözler Türk
Sayfa 235
20 Mayıs'ta Doğancılar'da yapılan mitingde büyük bir kalabalık vardı. İşin en dikkate değer tarafı da mitingde bulunanların çoğunun ağlaması idi. Hak ve adalet isteyen bir hatip, "Dört yüz bu kadar seneden beri minarelerinde ezan, camilerinde Kur'an okunan İzmir'imizi hiçbir vakit bağışlamayacağız." dedi; "Asri
Sayfa 234
Reklam
19 Mayıs 1919'da Fatih'te yapılan büyük mitingde bütün Türk bayrakları siyaha bürünmüştü; toplanmış olan 50.000 kişi ara sıra "Tekbir" getiriyordu; bunun dışında bir ses işitilmemekte idi; görünüş çok heybetli fakat o ölçüde de hazin idi. İşte karalar giymiş bir Türk kadını (Halide Edip Adıvar) bu büyük kalabalığın karşısına çıktı; onları coşturan ve ağlatan bir konuşma yaptı, "Sabahsız gece" olmayacağını söyledi; birliğe davet etti.⁹⁵² ⁹⁵² Halide Edip Hanım'ın konuşmasından bazı kısımlar aşağıda verilmiştir: "Müslümanlar, Türkler. Türk ve Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. Gece, karanlık bir gece, fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. Yarın bu korkunç geceyi yırtıp parıldayan bir sabah yaratacağız". "Bugün elimizde top tüfek denilen alet yok. Fakat ondan büyük, ondan kudretli bir silahımız var, hak ve Allah". Arkadaşlar, bugün buraya toplanan şu halk kütlesinin bir tek isteği var, o da en tabii haklarının kendisinden alınmamasıdır. İsteyeceğimiz sade, yüksek ve yüce bir haktır. Bizim sözümüzü onlar dinlemeyebilir. Fakat biz padişahımızdan bize babalık etmesini rica ederiz. Biz erkeklerimizle beraber milletin kalbinden gelen en kuvvetli, en akılı, en cesur, milleti en çok temsil edecek bir kabine isteriz. Padişahımıza halkın hissiyatını tebliğ eder ve deriz ki, işte kara bir gün yaşıyoruz, bugün herkes susmuştur, bugün Türk ve Müslüman padişahın etrafında toplanmıştır". Bak, K. Arıburnu, S. 12-14.
Sayfa 233
Türkiye'de yapılan mitingler ve toplantılar arasında İstanbul'dakilerin ayrı bir yeri vardır. Çünkü İstanbul, resmen olmasa bile fiilen İtilaf Devletlerinin işgali altında idi. Ancak, ne limanda demirlenmiş bulunan büyük düşman donanmasının şehre çevrilmiş olan toplarının korkunç namluları, ne de İstanbul sokaklarında tüfeklerinin ucunda parlayan süngüleriyle dolaşan Müttefik askerleri, vatanlarından bir parçanın kopup gitmesi karşısındaki duygularını dile getirmek isteyen İstanbul halkını, coşkun bir sel hâline gelmekten men edebildi. Böyle olduğu içindir ki, İzmir'in işgalini izleyen günlerde İstanbul'da toplantılar ve mitingler yapıldı, eğlence yerleri ile okullar ve ticarethaneler üç gün kapandı, 17 Mayıs'ta da üniversite öğrencileri ile yüksek okullar öğrencileri, İzmir'in işgalini protesto etmek maksadıyla, derslere girmediler. Üniversite profesörleri de 18 Mayıs 1919'da Doktor Besim Ömer Paşa'nın başkanlığında toplandılar ve heyecanlı konuşmalar yaptılar. Profesörlerden birisi "Heyecanlarımızı ya vatana parçalar zammettiğimiz, ya vatandan parçalar ayırdığımız zamanlara saklarız" dedikten sorara "Bağımsız bir millet için, icabında esir olmamak üzere, kuvvetlerini kullanmak lazımdır; bu vesile ile başlanması tabii olan mücadelenin başına darülfünunun (üniversite) geçmesi" gerekir diye kesin konuştu.
Sayfa 232
Yaşadıklarınız üzerine değil, yaşam üzerine yoğunlaşın. Çıkartın kendinizi meseleden ve arda kalanla yüzleşin... Yürümeyi,koşmayı ayaklar ve yeryüzü ile çözümlersek arada yerçekimini atlamış oluruz... Mayıs sizin olsun, bana ismi bile yeter...
Can yayınları
Kanıksamak… Ölümün bir başka hali de o.
Sayfa 28 - Eller; Metin NartKitabı okuyor
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.