Yanlış zamanda karşına çıktığımı söyledin ama bu benim suçum değildi. Ben sana hazır vaziyette geldim. Beni geçmişine sevdalı ve bağlı kaldığın için elinin tersiyle bir köşeye ittin. Peki, senden bir gün olsun vazgeçtim mi? Asla. İttiğin köşeye bir gün gelir de orayı koklarsın, yüzünde tebessüm olur diye papatyalar ekip gelmeni bekledim. Uzaktan senin başkalarını nasıl güzel sevdiğini izledim. Ben hariç herkesi güzel sevdin de sana bir ben çirkindim. Herkese güneş açtın da bir bana yağmurluydun.
Sen başkasının denizinde yüzerken, ben seni severken birçok eylemi aynı anda gerçekleştirdim. Hem bekledim, hem sevdim, hem vazgeçmedim, hem de senin başkasını sevmeni izledim. Bunları yaparken de çok acı çektim. Ve içime lime lime işleyen o acıyı hiç kimseye fark ettirmedim. Ama olsun dedim, olsun. O benim bir başıma acı çekmelerime de değer. Üzgünüm, değmedin. Ben de tam bu noktada bittim.
"Rahat olsun için, artık ben de bu aşktan vazgeçtim."
Edip Cansever, çocukluğu gökyüzüne benzetmiş. Ve eklemiş: "Çünkü hiçbir yere gitmez. Asla kaybolmaz."
İnsanın çocukluğu gökyüzü gibiydi. Başımızı kaldırdığımızda ilk gökyüzünü görürdük, insan da ne zaman ruhunun en kuytularına bakmaya karar verse ilk çocukluğunu görmez miydi? Aslında her birimiz, çocukluğumuzda kaderimiz tarafından elimize verilen kalemle boyardık gökyüzümüzü. Mavi, beyaz, gri ya da siyah... Kocaman insanlar olduğumuzda hâlâ hayata o renklerle bakacağımızı bilmeden kendi ellerimizle şekillendirirdik hayatımızı ve dünyamızı.
Su aynı zamanda akışa teslim olur. Teslimiyet içindedir. Çünkü bilir ki bütün dereler eninde sonunda büyük denizlere, okyanuslara akar. Elinden geleni yaptıktan sonra hayatın akışına teslim olmaktır bu. Derler ya su akar yolunu bulur. Eğer su gibi yaşarsan, akarsın ve yolunu bulursun.
Su berraktır, şeffaftır. Olduğu gibidir yani. Paylaşımcıdır. Hep besleyicidir. İnsanları, hayvanları, doğayı besler. Hayatı başlatandır. Canlılığı başlatandır. Su olan yerde bitkiler vardır, hayvanlar vardır, insanlar vardır.
İşte suyun bu yapısından dolayı sufiler birbirlerine 'Su gibi ol azizim' derler.
Ayrıca su uyumludur. Çay bardağına koyduğunda çay bardağının şeklini alır, kovaya koyduğunda kovanın. Sürekli bulunduğu yere uyumlanır ama doğası hiç değişmez. Her yere her şeye uyum sağlar. Unutma ki dünyada her zaman doğaya uyum sağlayanlar hayatta kalır. Uyum sağlayanlar esnektir çünkü. Değişime direnenlerse katı... Fırtına en sert en güçlü ağaçları devirir ama esnek fidanlara, otlara hiçbir şey yapamaz. O yüzden esnek olanlar, uyum sağlayanlar hayatta kalır.
İnsan hiç beklemediği anda beklemediğine yenilir. Beklenmedik olandan alır en ağır yaralarını. Çünkü insan, düşmanına karşı savunma halindedir. Yakınlarına karşı savunmasızdır.
Bir şeye muhtaç olduğunda o şey senden uzaklaşır ama muhtaç olmadığını hissettiğin an kendiliğinden gelir. Hayatta çok istediğiniz şeyler, siz onları heyecanla beklerken olmaz. Bu, hayatın size 'Sen bakarken soyunamıyorum' deme şeklidir.