Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Medet KARA
Medet KARA
@medetkara
Öğretmen
Anadolu Üniversitesi ELT
Kerkük
ESKİŞEHİR
47 okur puanı
Mayıs 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
"Müvekkilim katildir; ama suçlu değildir." gibi üzerine sayfalarca politik / sosyolojik tespit yazdırabilecek; Freud’a kaynak oluşturacak mahiyette tahliller barındıran, birçok otoriteye göre gelmiş geçmiş en iyi kitaplar arasında gösterilen enfes bir eser.
Tutkulu bir romantik - Werther
Kitap Werther'in Lotte'yi görüp aşık olduğu 1. bölüm, aşkının Albert'in arada olması hasebiyle imkansız olduğunu anladığı 2. bölüm, ve Werther'in talihsiz sonunun 3. şahıs bakış açısıyla yazıldığı 3. bölümden oluşuyor.
İlk iki bölümde Werther'in düşsel dostu Wilhelm'e yazdığı mektupları, üçüncü bölüm ise Yayımcının
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021121,6bin okunma
Sanat sevginin izdüşümü müdür ?
Herşey sanatında Dorian Gray'le tanışana dek istediği derinliği yakalayamayan Basil'in Dorian Gray'in portresini çizmesiyle başlar.
Kusursuz bir güzelliğe sahip Dorian Gray, ressam Basil aracılığıyla tanıştığı aykırı fikirlere ve narsist kişiliğe sahip Lord Henry'nin düşüncelerinden çok etkilenir ve Basil tabloyu
Okur Takip Önerileri
Okumak için yaş ve yaşanmışlık gerektiren kitap
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Kitap Kış, İlkbahar, Yaz ve Güz olmak üzere 4 bölümden oluşuyor. İlk bölüm kışta yazarın kalemine alışmak çok zor oldu. Özellikle bu bölümde 1. tekilden 3. tekil şahısa geçişler çok fazla ve yazar bilinç akışı tekniğini kullanmayı da çok seviyor.
Yer altı edebiyatını da fazlasıyla etkilemiş bir yazar Yusuf Atılgan. Hakan Gunday ve Oğuz Atay kendisinden etkilenmiş. Sanırım kitabın içindeki Tutamak Sorunu diyaloğu üzerine Tutunamayanları kaleme almış Oğuz Atay.
Kitabın baş karakteri Bay C.'nin ismini ve soyadını bilmiyoruz. Soyadını bilmememizin sebebini babaya olan nefret olarak yorumladım ben. Bay C. varlıklı, kültürlü ve yakışıklı bir adam. Babasının kadınlara olan düşkünlüğü ve annesi öldükten sonra teyzesiyle ilişkisi olduğunu öğrenmesi nedeniyle babasına karşı yoğun bir nefret hissediyor Bay C.
Toplumdan izole, sosyal yönü zayıf ve toplumun yargılarına karşı öfkeli bir karakter. Mesleğini ise aylaklık olarak tanımlıyor. Babasının komisyonculuktan kendisine bıraktığı mirasla geçinip bunun kaybolan çocukluğunun bedeli olduğunu düşünüyor.
Kurtuluşu ona tek bir kadının vereceğini düşünüyor ve günleri onu aramakla geçiyor. Hayatına giren kadınlarla (Ayşe ve Güler) mutluluğu yakalayamıyor Bay C. Çünkü kendisi tam anlamıyla bir tutunamayan.. Bu konuda daha fazla detay verip spoiler vermek istemiyorum.
Kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Keyifli okumalar
Zoru Seven Adam
Proletaryaya mensup Martin Eden'in burjuva sınıfından Ruth'a duyduğu aşk sebebiyle yaşadığı dönüşümü sarsıcı bir dille anlatmış Jack London. Bu dönüşüm asil bir yıkımla son buluyor..
Martin Ruth'u değil Ruth'u elde etmek için verdiği mücadeleyi seviyor. Bıçkın, eğitimsiz bir denizciden, büyük meblağlar kazanan bir yazara..
Yazar Martin'in yaşadığı sınıf çatışmasını ele alırken Martin'in yaşadığı hiç bir yere ait olamama hissini okura iliklerine kadar hissettiriyor. Martin bu çatışmayı yaşarken aklıma sürekli "Ignorance is bliss" sözü geldi. 2 yıl öncesine kadar Martin'in gözünde yemeklere katılan, süslü giyinen ve beylik sözlerle konuşan burjuva sınıfının, aslında ne kadar içi kof, statükocu ve şekilci bireylerden oluştuğunu görüyor Martin. Ve bir daha kendini ne proletaryaya ne de burjuvaya ait hissedemiyor.
Ez cümle Martin'i yıkan şey ideallerinin anlamsızlaşmasıdır. Öyle ki intihar ederken dahi yaşama karşı koymak için bilhassa bilinçli bir mücadele vermiştir. Bu sefer de ölmek için savaşmıştır.
Keyifli okumalar dilerim.
Köpeğimi başkasının öldürmesine izin vermemeliydim George..
Fareleri seven ve severken öldüren Lennie ile ona dostluk yapan, yol gösteren George'un hikâyesi.
Lennie ve George 180 derece zıt karakterler.. Lennie'de aklın kırıntısı olmayıp, duygularıyla hareket ederken, George hikayemizin toplum normlarına uygun davranan, zeki adamı.
Bu iki tarım işçisi arkadaş daha önce çalıştıkları yerlerde de Lennie'nin çıkarttığı sorunlar nedeniyle yerleşik olamamış, göçebe hayat sürüyorlar. En büyük hayalleriyse bir çiftlik alıp kendi topraklarında tarım yapmak.. Ama günün sonunda Lennie yumuşak ve kadifemsi şeyleri okşamaya karşı olan takıntısı nedeniyle çiftlik sahibinin gelinini saçlarını okşarken, boynunu kırarak öldürür..
Bu kısa özetten sonra kitap içerisinde beni en çok etkileyen iki olaya değinmek isterim. Aynı çiftlikte çalışan Candy adındaki ihtiyarın kendisi gibi çok yaşlı bir köpeği vardı ve diğer işçilerden biri bu köpeğin vurulması gerektiğini, koktuğunu, yemek bile yemediğini söyleyerek güç bela Candy'i ikna etmişti. Candy köpeği bir başkası tarafından vurulduktan sonra George'a üzüntü içerisinde.. "Köpeğimi bir başkasının öldürmesine izin vermemeliydim George.." demişti..
Hikâyenin sonunda ise George dostunu kendi elleriyle öldürmek zorunda kaldı..
Dostluk, hayaller ve sadakat üzerine olan bu kitabı herkesin okumasını öneririm.
Shibumi felsefesi, her şeyin üzerine çıkıp mükemmel sadeliğe ermek arayışıdır.
Kitap sadece baş kahramanı için bile okumaya değer. (Nicholai Hel) Yarı Alman, Yarı Rus Shangay'da doğmuş ve Go oyununda ustalaşmış Baskça'da dahil 7 dili anadil seviyesinde konuşan ve Çıplak Elle Öldürme konusunda uzmanlaşmış bir karakter.Ama aynı zamanda mükemmel bir de kurgusu var.
Japon Kültürü hakkında bir çok şey öğrenilebilecek bir kitap. Ayrıca 2. Dünya savaşı sırasında binlerce Japon'u katleden Amerikan Emperyalizmi'ne hiciv. Zaten kitap boyunca Amerikan kültürü, yaşam tarzı vs. sürekli eleştiriliyor.
Olay örgüsünü sadece bir kaç cümleyle özetlemek isterim. CIA ve Ana Şirket adında Amerika ve Arap ülkeleri arasındaki petrol ticaretinin aksamamasını sağlayan bir şirket; Münih Beşlisi adında 5 İsrailli'den oluşan örgüte bir bozgun eylemi yapar. Bu eylemden Nicholai Hel'in vefa borcu olan Asa Stern'in yeğeni Hannah Stern sağ kurtulur ve intikam meleği Nicholai Hel'den yardım ister ve olaylar gelişir.
Keyifli okumalar dilerim.
KGB ve Cengizhan.. 700 sene öncesi de aynı 70 sene öncesi de..
Kitap daha önce incelemesini yaptığım "Gün Olur Asra Bedel" den dönemin KGB baskısı nedeniyle çıkarılmış. Yani olay örgüsü ve karakterleri daha detaylı tanımak için iki kitabı birlikte okuyor olmak elzem.
(Spoiler İçerir)
Kitapta iki öykü var. Bunlardan birisi Cengizhan hakkında. Ayrıca bu öykü Manas destanından alınmış. Rivayet odur
HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR !
Çok öznel bir inceleme olacak.. Belki başka okurlar düşüncelerime katılmayacak ama çok beğendiğim bu eseri kendi perspektifimden incelemek istedim.
Çeşitli nedenlerle çocukluğuma dair anılarımın yüzde doksanı dedeme dairdir. Güçlü bir bağ vardır aramızda. Kitabın başından ortalarına kadar da çocuk ve Mümin dedesi arasındaki ilişkiden kendi yaşamıma dair izler buldum ve çok dokunaklıydı. Fakat Mümin dedenin pasif iyiliği belli bir noktadan sonra mide bulantısına sebep oldu bende..
Kitapta Kırgızlar'ın Boynuzlu Maral Ana adında bir geyiğin soyundan geldiği ve bu hayvanların kutsal olduğu ve öldürülmemesi gerektiğine dair bir efsane var. Kitabımızın kötü karakteri Orozkul'a yaranabilmek için, bu efsaneyi torununa gözleri yaşara yaşara anlatan Mümin dede kitabın sonunda bu geyikleri öldürüyor. (Kendine göre haklı sebepleri var Mümin dedenin. Kızının yuvasının dağılmasını ve işini kaybetmeyi istemiyor.)
Bu sahneyle pasif iyiliğin (Mümin dede), saf kötülükten (Orozkul) bile iğrenç olduğunu gösteriyor bana kalırsa Aytmatov. Çocuğun Boynuzlu Maral Ana'nın ölümüne dayanamayıp kendini suya atması (ki çocuğun hayallerinde her zaman babasının çalıştığı gemiye ulaşabilmek için balık olmak vardı) insanın onuruyla ve inşa ettiği değerler üzerine yaşaması gerektiği mesajını veriyor. Bir nevi "Dizleri üzerinde yaşamaktansa ayakta ölmeyi yeğlerim" diyor Aytmatov.
Hikayenin sonunda çocuğun ölümü nedeniyle bir çok eleştiri almış yazar. Hikayesini savunurken de Romeo ve Juliet'e gönderme yaparak bu iki ölümünde (intihar) asil ölümler olduğunu ve çocuğuyla (hikayemizdeki çocuk) gurur duyduğunu söylüyor.
Keyifli okumalar dilerim.
Kara Ütopya
Olaylar Ford'dan Sonra 632 yılında geçmekte. Yeni bir Dünya Devleti kurulmuş ve sistem ünlü Amerikan otomotiv üreticisi Henry Ford'u ilahlaştırmış. Hatta karakterler şaşırma tepkilerini "Oh My Ford!" olarak veriyorlar. Bu yeni sistemde insanlar doğmamakta.. Şişelerden Alfalar,Betalar,Deltalar,Gamalar veya Epsilonlar olarak üretilmekte. Sınıflar arası keskin çizgiler bulunan bir kast sistemi.. Anne,baba gibi kelimeler pornografik olarak görülüyor ve çocuk doğurmak yüz kızartıcı bir suç.. Toplumda her şey Hedonizm (hazcılık) ilkesine dayalı.. "Herkes herkese aittir." görüşüyle One Night Stand genel geçer yaşama biçimi.. Toplum soma adı verilen ve devlet eliyle dağıtılan uyuşturucu haplarla yalancı mutluluk denizinde yüzüyor. Hipnopedya ve Uykuda Şartlandırma gibi brainwashing teknikleriyle çarkların sıkıntısız döndüğü bir sistem inşa edilmiş.
Bir de bunun dışında Vahşi Ayrı Bölge denilen insanların hala aileler olarak yaşadığı, Shakespeare okuduğu, tek eşli ve farklı Tanrılara inandığı toplumlar bulunmakta.
Yazar 2 ayrı sistemin çatışmasını bize Vahşi karakterinin Vahşi Ayrı Bölgesinden Londra'ya seyahat etmesiyle betimlemiş.
Yazar Aldous Huxley'in 1932 yılında bu kadar isabetli öngörüler yapabilmesi beni çok şaşırttı. İlk baslarda çok keyif almadan okuduğum kitap sürükleyici bir romana evrildi.
Keyifli okumalar.
Bence Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'nın gölgesinde kalmış en iyi romanı..
Kitap boyunca Ömer ve Macide'nin birbirlerine duydukları aşk çok güzel işlense de, kitabın alt metninde yoğun bir entelektüel elitizm eleştirisi var. Bunu en güzel müzik öğretmeni Bedri'nin yardım gecesi etkinliğinde Profesör Hikmet ve avanesi hakkında yaptığı konuşmalardan anlıyoruz.
Bir diğer alt metin de edilgenlikten kurtulunması gerektiği.. Yani yaptıklarımız veya yapmadıklarımızın sorumluluğunu üstlenip; talih, kader, içimizdeki şeytan gibi şeylere topu atmama gerekliliği.. Zaten borderline Ömer'imiz bu sorumluluktan kaçma alışkanlıkları yüzünden Macide gibi bir kadını kaybediyor.
Keyifli okumalar dilerim.
Korkunç Sonla Biten Bir Peri Masalı !
Bu çarpıcı alegorik romanla ilgili yüzlerce inceleme yazılmıştır. Ben de naçizane kendi incelememi yazmak istedim.
Bence kitabın ne anlattığını tam olarak anlamak için Orwell'ın background'ının bilinmesi gerekiyor. Orwell Hindistan doğumlu bir İngiliz ve gençlik yıllarında İngiliz Kraliyeti adına Hindistan'da çalışıyor. Ama Kraliyetin acımasız yönetimine tanık olduktan sonra İngiltere'ye geri dönüyor ve İspanya'da Cumhuriyetçi milislere katılarak Franco yönetimine karşı savaşıyor. Bu sırada cephede Sovyet Sosyalizmi'ne bağlı gruplarla fikir ayrılıkları içerisine düşüyor. Ez cümle Orwell İngiliz solunun önemli bir figürü ve Sovyet Sosyalizmi'ne muhalif bir kişilik.
Bu nedenle Napoleon isimli domuzun Stalin'i yansıttığı bir çok edebiyat otoritesi tarafından kabul görmüş. Olay örgüsü ile alakalı derin bir analiz yapmak istemiyorum zaten defalarca yapılmış. Fakat kitapta günümüz Turkiyesi'nden bir çok yansıma görmek mümkün Mesela Napoleon'un propagandacısı Squealer adlı domuzun verdiği brifingler kitap boyunca bana TÜİK'i hatırlattı
İyi okumalar dilerim
İncelememe başlamadan önce 1000kitap adminlerine teşekkür etmek istiyorum. Kitap Türkçe'ye çevrilmediği için sitede yer almıyordu ve sorunu ilettiğim gün içerisinde çözdüler.
Şu anda Bağdat'ta bulunduğum için Arap Edebiyatı'ndan bir eser okumak istedim ve bunun için Nobel Edebiyat ödülü kazanan ilk Arap edebiyatçı Necip Mahfuz'dan başlamak güzel bir tercih olacaktır diye düşündüm.
Kitap bir soylunun oğlu olan Meriamun'un Akhenaten devrine tanıklık etmiş olan çeşitli kişilerle olan görüşmelerini içeriyor. Akhenaten diğer Mısır firavunlarından farklı olarak Tek Tanrılı bir inanç sistemini hayata geçirmeye çalışıyor. (Bu tanrı Amon inanç sisteminin içerisinde çokta önemli bir yere sahip olmayan ışık tanrısı Aten)
Görüşmeler sırasında Akhenaten'i sapkın, efemine eğilimleri olan, iktidar sahibi olmayı hak etmeyen bir kral olarak betimleyenler ve bu görüşün aksine Akhenaten'in Mısır panteizmine itaatsizlik gösterecek kadar cesur ve kalbinde insanlara sevgiden başka bir şey beslemeyen bir romantik olarak tanımlayanlar bulunmakta.
Kitabın ana karakterlerinden birisi de pek çoğumuzun ismini defalarca duyduğumuz Nefertiti. Kendisinin Akhenaten'in kraliçesi olduğunu kitaptan öğrendim. Ayrıca Akhenaten'in oğlu Tutankamon'da babasından sonra geleneksel Mısır panteizmine geri dönüş yapmış.
Kitabın en beğendiğim özelliği Akhenaten konusunda yargıya varma durumunu okuyucuya bırakmış. Farklı görüşleri benimseyen kişilerin yorumlarını okuyorsunuz ve Akhenaten hakkında ne düşündüğünüz tamamen size kalmış.
Kitabın en kısa sürede Türkçe'ye çevrilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Keyifli okumalar dilerim
İstanbul'a yabancı biri olan bana bu şehrin tarihi hakkında çok şey öğreten bir kitap oldu. Türü polisiye fakat bana katkısı tarih yönünde oldu. Kitabın arka kapağındaki söz kitap hakkında bir fikre sahip olmak için yeterli. ''Yedi kurban, yedi hükümdar, yedi sikke, yedi kadim mekan Ve tek bir gerçek: bu şehrin gizemli tarihi.''
Kitap boyunca Kral Byzas, 2. Theodius, Jüstinyen, Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleymen hakkında bir çok enteresan bilgi sahibi olabilirsiniz. Benim bu kitaptan öğrendiğim en enteresan bilgi Don Kişot'un yazarı Cervantes'in Kılıç Ali Paşa Camii'nin yapımında amele olarak çalıştığını öğrenmek oldu.
!!! SPOILER ALERT !!!
Kitabın polisiye yönünü değerlendirmekte yetersiz kalacağımı düşünüyorum çünkü çok okuduğum ve ilgilendiğim bir tür değil.. Ama kitabın baş karakteri olan başkomiser Nevzat'ın en yakın arkadaşları Demir ve Yekta'nın katil çıkması sonunu biraz zorlama buldum.
Kitabı 2 ciltlik 1990 Oda Yayınları basımından okudum. (2 Cilt 1477 sayfa) Öncelikle belirtmek isterim ki kitabın baş karakteri Jean Valjean, Yüzyıllık Yalnızlık'ın baş karakteri Albay Aureliano Buendia'dan sonra en sevilen 2. karakter oldu benim için. Jean Valjean bir ağaç budayıcısıyken sefaletten dolayı çaldığı bir ekmekten kürek cezası almış
Yazar John Steinbeck'e Pulitzer ödülü kazandıran roman..
Konusu 1930 yıllarında gerçekleşen Amerikan ekonomik buhranının insanlar üzerindeki etkisi. Bu kriz döneminde zenginler ve bankalar türlü dolandırıcılıklarla ve zorlamalarla çiftçilerin tarlalarını onlardan satın almakta ve onları başka topraklarda gündelik işçi olarak çalışmaya mahkum etmektedirler ve belkide yüzbinlerce işçi sefalet içerisinde tüm Amerika'yı diyar diyar gündelik iş bulabilme ümidiyle gezmektedir. Tüm bu çabalarına rağmen genellikle iş bulamamakta ve dönemin dalkavuk polisleri nedeniyle türlü zorluklar yaşamaktadırlar. Ayrıca yeni gelinen topraklarda kendilerine ''Oky'' yani Oklahomalı tabiriyle ayrımcılık yapılmaktadır. Kitabın ana karakterleri Tom Joad ve papaz Casy.. Casy aslında papazlığı bırakmış ve roman boyunca din kavramını sorgulayan bir karakter. Okurken Casy'nin diyaloglarını çok sevmiştim. Romanın sonunda evin kızının (Tom'un kız kardeşi, şu an ismini hatırlamıyorum) çocuğunun muhtemelen besin yetersizliği nedeniyle ölü doğması ve sütünü ölmek üzere olan bir adama içirmesi dokunaklı satırlardı. Keyifli okumalar dilerim :)
Cengiz Aytmatov'un edebiyat dünyasına armağanı şahaser..
Yıllarca bir tren garında beraber çalıştığı arkadaşı Kazangap'ın vasiyet ettiği yere defnedilmesi için Yedigey'in deve üzerinde seyahati Asra Bedel olan gün diyebiliriz. Yolculuk boyunca Yedigey geçmişini,kültürünü,atasını unutmuş Kazangap'ın oğlu ile çatışmalar yaşamakta. Bu çatışma iç dünyasında da devam etmekte Yedigey'in.. Kitabın içerisinde Mankurt tabirinin nereden geldiğiyle alakalı bir de öykü bulunmakta.. Üzücü olan şey ise kafasına deve derisi geçirilmeden,acı çektirilmeden geçmişi ve kültürüyle bağını koparan Mankurtlar olması.. Ayrıca zamanın KGB baskısından dolayı kitabın içerisinden çıkarılan bir bölüm daha var. Sonradan 'Cengizhan'a Küsen Bulut' ismiyle basılmış bu kitap.. Abutalip'in hikayesini daha derinden analiz edebilmek için okuması elzem olan bir kitap denilebilir.
