Rumeli'de İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin mutlakıyet idaresine yer yer isyan ettiği sıralarda o bölgenin çeşitli şehirler, den saraya gelen telerafları Padişah, Said Paşa'ya gönderirdi İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin gizli bir kuruluş olmaktan çıkıp açıkça faaliyetlere başladığı zamandan kanun-ı esasinin yürürlüğe konulduğunun ilân edildiği 23 Temmuz 1908'e kadar geçen kısa, fakat çok enteresan sürenin doğru bir tarihi yazık mamıştır. Bu tarih yazılacak olursa görülür ki, sonraları kendi lerini birer hürriyet kahramanı veya hiç değilse hürriyetin âşığı gibi göstermiş olanlar, Meşrutiyet'in ilk günlerinde Rumeli'de yapılan gösterileri boğmaya çalışanlar arasında bulunuyorlardı. Her halde bunların telâş ve ıstırabı Sultan Hamid'den daha aşağı değildi. Sultan Hamid bu işin sonunda tacı, tahtı ve hatta şahsının olduğunu hissediyordu. Tatar Osman Paşa'nın daga kaldırılması, Şemsi Paşa'nın öldürülmesi, Umumi Müfettiş Hüseyin Hilmi Paşa'nın: “-Benden başka İttihat ve Terakki'ye girmeyen kimse kalmamıştır.” anlamındaki açıklaması ve askerle beraber polis ve jandarmanın da Cemiyet'e katıldığı haberlerinin Sultan Hamid'i İttihat ve Terakki'nin arzusuna göz yummak zorunda bıraktığı bir hakikattir. Yoksa sarayda toplanan meclisler ve Hünkâr'ın etrafında dolaşan yakın çevreleri Meşrutiyet'in ilânına taraftar değildiler,