Ne kadar da küçükmüş meğer. Sığamadık yeryüzü sofrasına. Kibir denizinde boğulmuşuz da haberimiz yok. Değirmenimiz susmuş, unumuz bitmiş. Fırınlarımız da kararmış kalplerimiz gibi. Artık burnumuzda sıcak ekmek kokusu yerine kan kokusu var. İyi o zaman. Ne diyelim? Afiyet olsun.
Biriyle tanıştım bugün sevgili, seninleyken ortak yaptığımız sevdiğimiz şeylere değindi ben konuşmak istemedim 3 yıl geçmesine rağmen hala nasıl canı yanabiliyordu insanın. Seni unuttuğumu fark etmiştim mesela dün doğum günün olduğunu unuttuğum gibi ama en ufak şeyler meğer seni bana hatırlatabiliyormuş. Belkı umrumda değilim belki aklına bile gelmiyorumdur... Farklı iki insan farklı hayatlar yaşayabilirmiş işte. Seni hatırlamak bana acı veriyor. Umarım bir gün seni bana unutturabilecek bir güçlükte biri bana denk gelir. Çünkü şunu biliyorum ki sevgi iyileştirir....
Ay ışığı 💫
Bir dudağım teselli ve diğeri tecelli. Sükût ile birleşince dudaklarım bir keder tebessümü, bu dünyaya ait olmayan bir ufkun çizgisine dönüşüyor. Keder ve hüzün en çok dudaklardan anlaşılır ve gözlerden. Bunca yıldır tatlı bir hüzün duyarken, anlamsız gülüşlerime sebep neydi? Neden tek başınayken gülemiyor insan? Yalnızlık bir hüzün alameti mi?
"Hocam, bu sarılma denen şey ne kadar önemliymiş meğer. Keşke çok daha önce birbirimize doğru düzgün, adam gibi sarılabilseydik. Biz kıymetini bilememişiz. "
Ne kadar da küçükmüş meğer. Sığamadık yeryüzü sofrasına. Kibir denizinde boğulmuşuz da haberimiz yok. Değirmenimiz susmuş, unumuz bitmiş. Fırınlarımız da kararmış, kalplerimiz gibi.
Bu gece yaşamı ciddiye almalıyım. Anneannem nasıl da ciddiye alırdı hayatı. Bir gece ben evde film seyrederken, o televizyonun yanında tespih çekiyordu. Sonra birden televizyona sık sık bakıp bir şeyler fısıldadığını duydum.
"İnna lillahi ve inna ileyhi raciun."
"Allah'tan geldik ve yine O'na döneceğiz!"
Meğer filmde her ölen adamın ardından bu cümleyi tekrar ediyormuş. Anneannem yaşamı sahiden ciddiye alıyor.