Mehmet

Mehmet
@mehmedalikaya
10 reader point
Joined on March 2020
Şu anda okuduğu kitap
...endişeli bir baba, “Oğlumun adil bir insan olacağından nasıl emin olabilirim? ” diye sordu. Ksenophilus yanıtladı: “Onu iyi yönetilen bir devletin yurttaşı yap.”
Reklam
Adalet, her şeyden önce dünyaya katılmanın, diğer insanlarla olmanın bir yolu, bizi diğer insanlara bağlayan duygulanım ve birlik duygularıdır.
Mükemmel bir toplum hayali ya da hepimizin yalnızca talep eden konumunda olduğu soyut bir ceza-ödül sistemi değildir, adalet. Adaletin aranacağı bir yer varsa, her bireyin bakış açısı ve sorumlulukları olmalıdır bu yer; piyasanın ellerine bırakılmamalı, devrime dek ertelenmemeli ve hükümete ya da bir başka idari kuruma teslim edilmemelidir.

Reader Follow Recommendations

See All
(“Bir kişinin ölümü trajedi, bir milyon kişininkiyse istatistiktir” demişti Stalin.) İstatistikler yalanlardan daha kötüdür, hele de doğruysalar. Bizleri bilgilendirirken bile gerçekler karşısında uyuştururlar. “Bir şeyler yapmalıyız!” biçimindeki o hoş doğal güdüyü basit bir korkuya, ya da daha kötüsü, istatistikçinin kullandığı yöntemlerin geçerliliği hakkında bir tartışmaya indirgerler.
Bir felakete sükûn ve itidalle tahammül edenlerin manzarası, o felaket için ağlayıp çırpınanların manzarasından çok daha korkunç ve ezicidir. Kuru ve sabit gözlerin arkasında nasıl bir ateşin yandığı; yavaşça kalkıp inen göğsün içinde nelerin kaynadığı bilinmediği için, insan mütemadi bir ürkeklik ve tereddüt içinde üzülür...
Reklam
Görünen bir şey ne kadar mükemmel ve kuvvetli ise, ona ilişkin görme algımız o kadar zayıftır... bunun nedeni, O'nun mükemmelliğinin gözleri kamaştıran ışığının bakışımızı köreltmesidir.
Bizde henüz insan yok, aydın-cahil, ilerici-gerici var. Bu yolu insanlıkta müsavat (eşitlik) fikri açacaktır. Bu topraklar üstünde filan filan yok, insan ve vatandaş var olduğuna inandığımız gün, Türk rönesansı doğacak ve Türkiye o zaman kurtulacaktır.
Sayfa 357Kitabı okudu
Sokrat'ı, Atinalılar mücrim diye, haksız diye itham ettiler. Ve çürümüş imanlarının katili diye Sokrat'ın kanına girdiler. Hallac, Bağdat'ta takip olundu ve çarmıha çıkan cesedi cemaat tarafından taşlandı. O bu hareket karşısında güler ve cemaate acırken kendinde kutsallaşan şeyin vecdiyle sarhoştu. Dost eliyle atılan bir gül onu ağlamıştı. Gandi bir Hintli tarafından öldürüldü. Ancak cemaatlerinin günahını satın almak için ölen bu şehitler, bugün bizim ruhumuzun gerçek sahipleridir. Bedbaht cemaatimiz bunların yardımına muhtaçtır. . . . Herkesin ancak kendisi için yaşadığı asrımızda, herkes için yaşayan ve ölen kahramanlara şiddetle muhtacız.
Sayfa 321Kitabı okudu
Bu felâket, bu ihanet başa geldi. Bütün bunlar olacaktı. Zira Garpta rönesans yapılırken ve onun felsefe alemindeki mümessili Dekart, “hür olmayan düşünce, düşünce değildir” derken, bir Hırvat devşirmesi olan Kuyucu Murat Paşa, yüz bin Türk'ün kafasını keserek kuyulara dolduruyordu. Luter, Wittenberg kilisesinin kapısına doksan beş maddelik beyannamesini astığı zaman biz içtihad kapısı kapatıyorduk. Jean Jacque Rousseau, tabiatın aşkında Allah'a götüren yolu ararken, biz inkılap diye Lale devrini yaşıyorduk. Nihayet bunlar mutlaka olacaktı.
Sayfa 308Kitabı okudu
Öğretmenine teslim olmayan millet, esir millettir.
Sayfa 293Kitabı okudu
Reklam
Dünyayı karanlık gören gençler, kendi içlerindeki karanlığı yok etmeye çalışsınlar. Çünkü hayatımızın karanlık oluşu, içimizin karanlık oluşunun zorunlu sonucudur. Şu halde her gerçekle barışmayalım. Bu hal, içimizdeki karanlığı kabul etmek demektir. İçimizdeki karanlıkla yaşamak iradesizliği, böyle korkak bir uzlaşmanın eseridir.
Sayfa 253Kitabı okudu
İnsan, hem kendinin, hem milletinin, hattâ bütün insanlığın tarihini taşımaktadır. Ferdin, kendisiyle beraber taşıdığı ve benliğine mal ettiği tarih ne kadar genişse, onun şahsiyeti o kadar büyüktür, o nisbette kuvvetlidir, benimsediği tarih ne kadar darsa şahsiyeti o kadar küçüktür, o derece zayıftır. Bir kelime ile varlığımız, tarihimizdir.
Sayfa 221Kitabı okudu
Anadolu'nun topraklarından kan, İslam'dan ruh ve Türk'ün tarihinden hayat almayan Türk kültürü olmaz. Kültür taklit edilmez, nakledilmez, kopya edilmez, medeniyet aletleri gibi satın alınmaz, kaçak eşya gibi gümrükten kaçırılmaz. Bu dava, milletimizin bütün şahsiyeti davasıdır.
Sayfa 175Kitabı okudu
Bir Türk ferdi, biyolojik bakımdan yirmi, otuz, kırk veya yetmiş, seksen, doksan yaşında olabilir. Fakat rûhi bakımdan o, bin yaşındadır. Türk'ün tarihi kadar eskidir. Ancak bu bin yıllık şuura sahip olmak lâzımdır.
Sayfa 168Kitabı okudu
Hâlin hastalıklı simasını şöyle bir kaç çizgi ile belirtmek lazım gelirse bugün biz, hâli mazisine garazkâr, gençliği ihtiyarlığına, şehirlisi köylüsüne yabancı; cahili münevveriyle alakasız, serveti sefaletini sömüren... kuvveti huzurunu, kültürü imanını kemiren, bedeni ruhuna musibet olan; anadilinin katili, milletinin tarihine iftira yağdıran, particiliği düşmanlık haline koyan; çocuklarının hayat sahası olmayan, şehirlerindeki halkın insan şekli ve haysiyeti ile üzerinde yürüyecek yolu bile bulunmayan; dilencisi yüzsüz, zengini merhametsiz, kuvvetlisi insafsız, genci itaatsız, hayatı kaidesiz, zamanı ölçüsüz olan ve hep tezatlar içinde bocalayan bir cemiyetin fertleriyiz. Felaketinden bari bir hikmet ve felsefe olsun çıkarmayan bir insan topluluğuyuz.
Sayfa 160Kitabı okudu
Vergi memurunun elinden, son kalan çorba tasını kurtarmak için hile kullanan insana ahlâksız demek, zâlimlerin hükmüdür.
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
Descartes, büyük bir putu deviren ağır bir kılıç gibi fikir âlemindeki taassuba indirdiği şu muazzam darbe ile garbın dimağını sarstı: “Hür olmayan düşünce, düşünce değildir.”
Eğer bugünkü neslin zaafları varsa, bunlar neslin mürebbilerine aittir.
...O halde İsa ne için çarmıha gerildi? Mansur ne için “Enelhak” diye boş yere öldü? Faust ruhunu kurtarmak için şeytan kanadında dünyayı dolaşmak ızdırabına neden katlandı? Neden Raskolnikof, sevgilisi Sonya'nın sözüne uyarak polis komiserine kendisinin katil olduğunu söylemeye giderken meydanın ortasında eğilip toprağı öptü?
İntikam alıcının hür olduğunu zannetmek kadar gülünç bir iddia olur mu? Hür olan insan dünyadan daha değerlidir. Zalim esir insanın eşyadan farkı yoktur.
Cemiyet adamı, bütün teferruatı ile tespit edilmiş kaideler ister; asırlarca aynı alışkanlığı tekrarlamaktan huzur duyar. Örfler adeta insanı ateşten kurtarırlar. Örflerini değiştirmeye kalkmak, onun bir uzvunu kesmek gibidir.
Biz ne için ve kim için çalıştığını bilen insan istiyoruz. Gözlerini kapayıp vazifesini yapan cemiyet gönüllüsü, köle ahlâkı yaşatan bu namuslu adam bizim için hem şuursuz, hem de tehlikeli bir oyuncu, bir zorbaya esir ve bir esire zorba olabilir. ... Başkaları için yaşayan, başka yaşayışların gayeleriyle hareket eden insan, adil insan değildir. Adil olabilmek için, hür yaşayabilecek kadar kuvvete kavuşmak, benliğinde bu kuvveti yaratmak lazımdır. Mazlum yaşamaya razı olan, adaletsiz insandır. Adil insan, istismar etmeyen ve istismar edilmeyen insandır; zorbalığa karşı gelen insandır, hakikati kuvvet yapan insandır. Ancak bu insan hareket ahlakını samimi sahibidir.
Reklam
Adil insan... kâinatı kendine yaklaştırandır.
Adalet, varlığın mukaddes oluşunu bilerek, insanlığı ve insanlığın eserlerini tahripten koruyacak bütün kuvvetleri, nefsinde hazırlamak ve harekete geçirmektir.
Düşüncelerimi yutacak, yutacaktım, ta ki boğulana ve sonunda onları kusmaktan başka çare bulamayana kadar; her şeyi söyleyene, istedikleri her şeyi söyleyene, kanıtları ve insanları teslim edene kadar.
Sayfa 41 - İş Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bize hiçbir şey yapmadılar, sadece bizi en mutlak anlamda hiçliğin içerisine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz. Tek tek her birimizi mutlak anlamda bir hava boşluğuna, dışarıya tümüyle kapalı bir odaya hapsetmekle, sonunda dudaklarımızın açılmasını sağlayacak baskının dayak ve soğuk aracılığıyla dışarıdan değil, ama iç dünyalarımızdan kaynaklanması amaçlanmıştı.