Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Son padişah Vahdeddin Han giderken parmağındaki pahalı, değerli yüzüğü çıkarıp devlet malı diye masaya bırakır. Bu, nerede, ne zaman görülmüştür? Hangi hükümdar, hanedan böyle bir soylu davranış örneğini göstermiştir? Var mı bunun eşi menendi? Öylesine meteliksiz kalır ki, masraflar karşılanamadığından, cenazesi (İtalya'da) ikametgahının arka kapısından kaçırılır. Eski vilayetimiz Suriye acıyor da kabul ediyor; yoksa gömülecek bir mezar bile bulunamayacaktı. Halaskargaziyi yurdu düşman işgalinden kurtarsın diye Anadolu'ya gönderen vatan haini ilan ettikleri Mehmet Vahdeddin Han değil midir? Burası dingonun ahırı mı Mustafa Kemal Paşa elini kolunu sallayarak Anadolu'ya adım atabilsin? Halife­ padişahın tayin edip gönderdiği kumandandır diye Mustafa Kemal Paşa ilk gününden itibaren Anadolu'da, Kazım Karabekir Paşa gibi, kendisinden daha rütbeli subaylar dahil, askeri - mülki zevattan hüsnükabul görüyor. Altı yüz küsur yıl bu devleti namusuyla, haysiyetiyle idare etmiş, şanın şerefin zirvelerine taşımış bir hanedana reva görülür davranış mıydı bu? Böyle bir nankörlüğün, vefasızlığın, ihanetin ıstırabını ve sıkıntılarını çekiyoruz, daha da çok çekeceğiz.
Bayram
BAYRAM Büyüklerin ellerinden Küçüklerin gözlerinden Suriye’nin toprağından
Reklam
Antik Yunan'da Solon sonrası sınıf,Oligarşi ve Aristokrasi
Solon'un ardından Atina üç dört ayrı partiye bölünmüştü. llk grup, eupatrk ­ desler, (iyi doğmuşlar, soylular) verimli ova topraklarını ellerinde tutuyorlardı (bu yüzden onlara pedionlular da deniyordu). İkinci grup (paralialılar), deniz bölgesinin tüccar ve zanaatkarlannı temsil ediyordu. Üçüncü grup ise dağlılar (diakrialılar), yoksul theteslerdi. Bu grubun başında da soylu olmasına rağmen, soyuyla bağlarını koparmış Peisistratos vardı. Çatışmadan bu grup zaferle ayrı­kacak, M.Ö 560 yılında Peisistratos iktidarı ele geçirecek, ancak kesin hakimiyeti­ni 542'de tesis etmeyi başaracak ve demokrat güçler adına tiran olarak Atina'yı M.Ö 527'deki ölümüne kadar yönetecektir. Bu dönemde soyluların önemli bir bö­lümü tasfiye edilecek, geniş topraklarına el konulacaktır. Bu dönem adeta Ati­na'nın altın çağıdır. Hem askeri ve kültürel, hem ekonomik olarak. Ancak Pei­sistratos'un ardından oğullan aynı başarıyı gösteremeyince, Sparta'nın da des­ teğiyle Atina'da aristokrasi, oligarşiyi yeniden inşa etmeyi başaracaktır. Yunan dünyası az sayıda kişinin bir araya gelerek yönetimi ele geçirmesine alışkındır ve bu nedenle de bu tür rejimlere, "soy olarak en iyilerin ya da kısaca soylula­rın yönetimi" anlamında aristokrasi adını vermekten çok, az sayıda kişinin (oli­goi) yönetimi elde tutmasından ötürü "azınlığın ya da az sayıda kişinin yöneti­mi" anlamında oligarkhia, oligarşi demeyi tercih etmiştir.
İyi bir insan iyi bir yurttaş demektir; iyi bir yurttaş ise ancak iyi bir devletin içinde var olabilir. Bu bakımdan biri özel, diğeri kamusal olmak üzere birbirinden kopuk iki alandan, iki yaşam düzeyinden söz edilemez. Eğer kamusal yaşam kötü ve yozlaşmışsa, özel yaşam gelişip ereğine ulaşamaz. Bir başka deyişle, bozulmuş bir polis en iyi, en soylu ruhların bile bozulmasına, baştan çıkmasına neden olur.
Sohrab-i Sipihri
Bilmiyorum Niçin derler. At soylu bir hayvan, güvercin güzel? Ve neden yok kimsenin kafesinde akbaba? Ne eksiği var yoncanın kızıl lâleden? Yıkamalı gözleri, başka türlü bakmalı. Yıkamalı sözcükleri. Sözcük rüzgâr olmalı, sözcük yağmur olmalı.
Sayfa 329Kitabı okudu
"Tanrılar, insanların isteyip de yakalayamadığı kendi gölgeleriydi aslında... Çünkü ta ilkçağlarda insanoğlu, kendisine bir yol, bir kimlik bulabilmek için korkularını ve doğa güçlerini hep tanrılara dönüştürdü. Ne var ki tanrılar, insanların korkularından doğdukları için onlara hep köleliği bir yazgı olarak dayatıyordu. Ama bazı soylu ozanlar da, tanrıları uysallaştırarak insanoğlunu özgürlüğe götürecek bir yol açmaya çalışıyordu..." (Yaşar Atan: Akdenizli Tanrılar, Evrensel Kültür, Sayı: 184/2007, s. 58).
Reklam
"Birçok edebiyat başyapıtı, günah ve ahlaksızlığın soylu bir hayasızlıkla, görkemli bir şölen gibi sergilenmesinden başka bir şey değildir..."
Birisi senelerce ihtimal ve özen ile oluşturulmuş soylu ve renkli bir çiçek, diğeri ise adi bir tarla otu...Birisi en ince, en şuh, en güzel renkler ve kokularla ruhu çekiyor ve etkiliyor, öteki ise renksizliği, anlamsızlığı, yavanlığı ile benzerleri arasında kaybolan yabani bir bitki...
Ona göre bu düzenin kabul edilemezliğinin ana gerekçesi, ayrıcalıkların akıldışı ya da doğal hukuk karşıtı olmasıdır. Daha açıkçası, her tür ayrıcalık, "başkalarına hiç zarar verme" şeklinde dile geti rilen temel doğal yasaya aykırıdır. Çünkü ayrıcalığın an lamı, bunu kullanan kişiye "başkalarına zarar vermek için size izin var" demektir. Dolayısıyla "bütün ayrıcalıklar, nesnelerin doğası gereği, haksızdır, iğrençtir ve her siyasal toplumun yüce ereğiyle çelişiktir. " Ayrıcalıklar Üzerine Deneme, s. 129. Ayrıca aktaran: Bredin, 1988(1), s. 80. Benjamin Constam'a inanmak gerekirse, Sieyes, soylutara duydugu düşman lıgı bir ara şöyle dile getirmiştir: "Benim türümden olmayan kişi, benzerim de olmaz; bir soylu benim türümden degildir, dolayısıyla bir kurnur o, üze rine ateş ederim onun"
"Ah! Sonunda inandırdın beni de! İnan bana, onun öyle güzel bir resmini yapacağım ki, asırlar boyu herkes bakacak o soylu yüze. YAŞASIN GALİLEO GALİLEİ! YAŞASIN BİLİM!.."
Reklam
Açıldı gökyüzü Seyre daldı melekler Uçarcasına gitti Mehmetler 57. Alayın günü bugün Yemin ettiler Allaha Mahşerde olacak düğün...
Sayfa 137Kitabı okudu
Yastığımız Taştan olsa, yorganımız yapraktan, Vazgeçmeyiz bu topraktan, şu kırmızı bayraktan
Belki de aşk böyle bir şeydi. İnsanın gönlünden geçenlere karşı koyamaması...
173 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.