106 syf.
·
Puan vermedi
·
31 saatte okudu
Güleriz ağlanacak halimize...
Tapu kadastro müdiranından İsfendiyar oğlu Mehmet Şaban, birdenbire hastalanan komşusunun bileti ile sali hayatında bir tek kere kuğu kuşu balesine gitmeseydi... Fuayede başbakanlık özel kaleminden dostu Kutbettin beyi görmeseydi tüm bunlar gelmeyecekti dertsiz başına.... Ee madem vatanın kültürü soysuzların elinde, madem ki vatansever, madem ki
Vatan Kurtaran Şaban
Vatan Kurtaran ŞabanHaldun Taner · Yapı Kredı Yayınları · 2016248 okunma
Acbüzzeneb: Yeniden Yaratılış
Muteber hadis kitaplarında, ölümden sonra insanın her şeyinin çürüyüp yok olacağı, ancak acbüzzeneb denen kemiğinin kalacağı ve kıyamet koptuktan sonra ikinci yaratılışın bu çürümeyen kemikten sağlanacağı bildirilmiştir. Cenab-ı Allah, bizler ikinci yaratılışı daha rahat anlayabilelim diye Resulü'ne bu şekilde bildirmiştir. Acbüzzeneb halk arasında "kuyruk sokumu kemiği" olarak da bilinir. Her insanın acbüzzenebinde DNA denen bir bilgi fabrikası vardır ve insan vücudunda bulunan her bir hücrede iki metre uzunluğunda DNA vardır. İnsan ortalama yüz trilyon hücreye sahiptir. Yani basit bir matematik hesabı ile insandaki bu DNA'ların hepsini açsan ortalama 120 milyar km mesafe eder. Bu rakamı nezdinizde daha somut hale getirmek için şöyle ifade etmek gerekirse, insandaki DNA'nın boyu, bulunduğu konumdan güneşe 800 defa yol olur. Size başka bir şaşırtıcı bilgi daha vereyim mi? Elde edilen bilgilere göre dünyanın en büyük ansiklopedisi Ana Britannica'dır ve 40.000 sayfadan oluşur. İşte insanda bulunan bir DNA içerisindeki yazılım dünyanın en büyük ansiklopedisi olan Ana Britannica'dan kat kat daha fazladır. Her hücrenin çekirdeğinde, milimetrenin milyarda biri kadar büyüklükte, atomların yan yana dizilmesiyle yaratılmış, insan bedeniyle ilgili tüm ansiklopedik bilgileri içerisinde saklı tutan ve bedenin tamamı çürüse de yapısı bozulmayan bir DNA zinciri vardır. İnsanın göz rengi, boy uzunluğu, vücudundaki eksik bir pigmentten ötürü hasta olup olmayacağı ve aklınıza gelen ne varsa bu acbüzzeneb denen yerde, yani DNA'nın yazılım kodlarında gizlidir.
Sayfa 129
Reklam
Meşhur bir hikaye var imiş'
Bir komutan ölmüş. İyi bir insanmış. Haksızın yanında zalimin karşısındaymış. Sormuşlar komutana "Sen dünyada iyi bir insandın, ne istersen yapalım, söyle!" Cevap vermiş komutan: "Ben" demiş, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük komuta yeteneğine sahip insanı ile tanışmak isterdim." "Tamam." demişler ve beklemeye başlamış komutan heyecanla. Bir yandan da aklından kitaplarda savaşlarını ve zaferlerini okuduğu tarihe mâl olmuş isimler geçiyormuş. Derken bir adam getirmişler. Komutan, saygıyla ayağa kalkmış, hürmetle yer göstermiş. Bir süre sessizlikten sonra da cesaretini toplayıp "Efendim isminizi bağışlar mısınız?" demiş. Adamcağız ismini söylemiş, komutan çıkartamamış. Zihnini zorlayıp hatırlamaya çalışmış ama bir türlü hatırlayamamış. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi komutanı karşısındaymış ve komutanın ismini hiç duymamış. Kendine esef edip sormaya devam etmiş: "Efendim hangi ordunun komutanıydınız?" Şaşırma sırası adama gelmiş. Komutana garip garip bakmış ve "Ne komutanı, ben ayakkabı tamircisiyim." diye cevap vermiş. Komutan emin olmuş bu sefer bir hata olduğuna ve sitemle sormuş meleklere: "Beni yanlış anladınız. Ben dünyanın gelmiş geçmiş en büyük komuta yeteneğine sahip insanı ile tanışmak istedim, siz bana bir ayakkabı tamircisi getirdiniz." demiş. Melekler cevap vermişler: "Bu adam dünyanın gelmiş geçmiş en büyük komuta yeteneğine sahip kişisidir. Ancak yeteneğini kullanmadığı için ne komutan olabildi ne de asker!"
Descartes şöyle diyordu: "Bir ormanda yolunu şaşıran bir insanın ondan çıkabilmesi için yapacağı şey, muayyen bir istikamet tutturarak, hep aynı yönde ilerlemektir. Yoksa aynı dar çember içinde döner durur."
Sayfa 197 - Dergah Yayınları, 14. Baskı, Ekim 2017Kitabı okudu
Biz bir ümmetiz. Ümmeti olmakla şeref bulduğumuz canımız Peygamberimizin buyurduğu gibi biz, bir binanın tuğlaları gibiyiz. Aramıza konulmuş sınırlar, mesafeler, statüler, gönüllerimizin sıcaklığı ve yüreklerimizin aynı frekansla çarpması karşısında yok hükmündedir. O yüzden biz, Ebu'l-Hasan Harakâni'den ilhamla şöyle deriz: "Türkistan'dan Şam'a kadar olan sahada bir din kardeşimizin parmağına batan diken, bizim parmağımıza batmıştır; onun ayağına çarpan taş, bizim ayağımıza çarpmıştır. Onun acısını biz duyarız. Bir kalpte hüzün varsa, o kalp bizim kalbimizdir." Biz bir ümmetiz. Aynı kitabın ve peygamberin çocuklarıyız. Afganistan, Irak, Libya, Somali, Filistin denilince bizim yüreğimiz yangın yerine döner. Çünkü oraların kalbi bizim sadrımızda atar. Ümmetin mazlum ve mağduru gözlerini göklere dikip "Ye veyleta..." diye âh ettiğinde o âhla sadece Arş titremez, biz de titreriz. O acı çekiyorsa biz de acı çeker, o ağlıyorsa biz de ağlarız. Ümmetin tek ferdinde bile bir acı varsa biz artık o saatten sonra sevinemeyiz, gülemeyiz.
Sayfa 7 - Aşina yayınlarıKitabı okudu
Ebû Mûsa'dan rivayet edilen bir hadis-i şerife göre Allah Resulü şöyle buyurmuştur: "Kalbe kalp denilmesinin sebebi çok değişken olduğundandır. Kalbin misali çöldeki bir ağacın üzerinde asılı kalan kuş tüyünün misali gibidir. Rüzgâr onu bir oraya bir buraya savurur. "
Reklam
1.000 öğeden 711 ile 720 arasındakiler gösteriliyor.