Hayallere sıkılmış bir kurşun değil midir oysa ki her elveda
Hüznün kapladığı her sonbahar gibi
Issız rüzgarların yalnızlığı sensizlikten esinlenirken
Gücü tükenmiş bir kaç dizeden ibaret midir yaşam
Kaç ruhu eskitti bilinmez bu soğuk ve bi o kadar karanlık sokaklar
Kaç gündüzü kararttı, kaç yaprağı sararttı bu hissizlik
Kaç bakışın elinden aldı yaşama sevincini
Ne saniyeleri saatlere, saatleri senelere çevirdi
Bir çocuğun elinden oyuncağını almak kadar can acıtıcı
Taş duvarlar arasına hapsolmuş duyguların ötesinde bi yaşam
Bilinmezlerin içinde bilmişlik taslıyor bu gece ölüm
Bir tutam sensizlik serpiştirilmiş tüm sayfalara
Mehmet Gür
Var mı yeryüzünde daha karanlık bir zindan
Yahut daha acı yüklü bir ceza sensizliğe mahkum olmaktan
Tüm geceler mi kasvet
Tüm kaldırımlar mı hasret
Tüm yıldızlar mı sayıklar adını
Bir mevsimin içinde saklı aşk
Öyle narin, öyle yorgun, öyle benden uzak
Buz kesmiş bedenim temmuzun ortası
Kan ahenkle dans ederken gözlerimde
Ruhumun iliklerine işlerken gülüşlerin
Batıyor hayallerimi taşıyan fırkateynler
Sensizlik kusuyor yine tüm şehir
Kulaklarımda çığlıkları yankılanır
Gel, gelde yüreğim dinsin artık
Umutlarım bir tek gözlerini tanır
Mehmet Gür
Bilirim, yok bana ıssız çöllerden farkın
Çalmaz kulağıma hasretten öte bi şarkın
Ne hayaller gömdüm gece köşesinde o parkın
Yokluğunda karanlık mezarlar evim barkım
Hasretinle geçen her saniyeyi bir bir saydım
Yaşamak günahına artık kalmadı kaygım
Kuluna başka azabın yok muydu Tanrım
Dört duvardan ötesine tükendi saygım
Kıyına vurduğumdan bu yana kayıbım
Olmazlara sevdalanmak mıydı ayıbım
Her şeye dimdik gülüşlerine zayıfım
Ruhum urganda asılı hala başında Mayısın
Mehmet Gür
Bir fırtına kopar ıssız ve sessiz gönüllerde
Canı yakar, kimsesizlik bırakır hayallere
Boş odada duvarlarla dost olur insan
Sen bilir misin aynalarla ne de güzel edilir sohbet
Yoksa senin gülen gözlerini görememek midir en acısı
Yalnız kalmak, yarım kalmak mıdır aşkın mükafatı
Kafaya sıkılan bir kurşundan ibaret midir intihar
Umutların intiharı değil midir yoksa gözyaşları
Kervan geçmez sokaklar bile haykırır semaya
Bu kaçıncı dilek hatrımda değil inan seni dilediğim fezaya
Bir kuşun kanat çırpışındayım bazen, bazen tatlı tatlı esen bir yeldeyim
Senin yokluğunda inan ki ölülerden daha ölümlü bir yerdeyim
Mehmet Gür
Kaç güneş var göğüs kafesimin içinde
Bir can böyle yanar mı
Cehennemin bir zerresi mi düştü yoksa ruhuma
Bir heves böyle kalır mı kursakta
Kaç fezayı kararttı bu ayrılık
Ufacık dahi bir ışık yok
Tüm yollar karanlık, tüm mezarlar sessiz yine
Kaç kainatın yükü var omuzlarımda
Hangi kanla boyadı sensizlik gözlerimin beyazını
Her gece sıçramak uykulardan
Her güne yorgun bir kalple uyanmak
Kelimeler yetmiyor, ilaçlar yetmiyor, sanırım hepsi faydasız
Gözlerimi kapıyorum sürekli seni düşleyerek
Açtığımda karşımda belirmeni bekliyorum
Yalnızlık şiddetli bir tokat gibi iniyor yüzüme
Ruhumu kaybettiğimi işte o zaman anlıyorum
Mehmet Gür
Önce dünyam karardı, gökyüzüm
Sonra hayallerim karardı
Gündüzüm karardı birden
Daha sonra ruhum
Gittikçe karardı
Seni yazdığım satırlarım, gözaltlarım
Şarkılarım karardı, karardı gittikçe
Kayboldu gülüşlerim, sokaklarım karardı
Karardı çiçeklerim, solgun papatyalarım
Kayboldu birden herşey
Görüntüler karardı
Varlıklar yitirdi anlamlarını
Sana gelen yollar karardı
Çiçekler, çocuklar ışık saçardı
Yokluğunda onlarda karardı
Yaşama isteğim vardı
Beni sevdiğin kadardı
Sen gittin gideli inan oda karardı
Mehmet Gür
Şu kadar gün, şu kadar mevsim geçti demek isterdim senden ayrılalı
Lakin senden sonra herşey anlamını yitirdiği gibi zamanında anlamı kalmadı
Geceler yuttu gündüzleri, her yer karanlık ve her mevsim sonbahar
Çiçekler soldu, yapraklar sarardı,
Unutursun demiştin,
Alışırsın demişlerdi,
Tükenirim sensiz demiştim
Unutamadım,
Alışamadım,
Ama tükendim sensiz
210 gün, 28 hafta veya 7 ay
Her şey silik bir hal almaya başladı hafızamda
Her şeyi unuttum,
Lakin ne seni, ne de sensiz geçen bir saniyeyi unutmadım
Mehmet Gür
Hangi günahın bedeli olabilir ki yaşadığım bu duygular
Daha kaç kez intiharın kıyısından döndürebilir
Neden yalnız bırakılır ki bir insan
Ölmekten değilde yalnızlıktan bu kadar korkarken
Yoksa Tanrı merhameti bir tek bende mi yarattı
Sevmek bedenime has bir duygu muydu
Birinden çekip gitmenin cinayetten farkı var mıdır
Kaç duyguyu öldürürsün, kaç umudun boynuna urganı geçirirsin
Kuluna bu denli mi öfkelisin Tanrı'm
Gücüm tükendi dedikçe kapından boş çevirirsin
Vardır elbette her yaşadığımın bir hikmeti
Lakin bitkinim, kalmadı hiç yaşamaya hevesim
Ateşin gölgesi kadar mutlu, mezardakiler kadar yalnızım
İçimde bi yangın var, güneşi ısıtacak kadar büyük
Mevsimler hep sonbahar, sanki aylar hep kasım
Azrail bu kez hayallerime değil, bedenime uğrasın
Mehmet Gür
Şu biçare başörtüsü;
Yakışır mı kimseye daha güzel senden başka
Şu gören gözlerim;
Bilir mi daha alasını senden başka
Şu işiten kulaklarım;
İşitir mi bir ses daha narin senden başka
Şu garip gönlüm;
Sevdalanır mı kimseye daha güzel senden başka
Ve bu ruhsuz şair;
Yazar mı satırlar artık kimseye senden başka
Mehmet Gür