Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Mehmet Selman
Mehmet Selman
@mehmetselman
“Var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun?”
#108586415
Game Developer
240 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
#7 Genç Bir Doktorun Anıları İncelemem
Genç Bir Doktorun Anıları kitabı Mihail Bulgakov ile tanışmamı sağlayan bir kitap oldu. Yakın zamanda yazarın diğer tavsiye edilen kitaplarını da okumaya çalışacağım.
Kitaba gelirsek hiç beklemediğim bir akıcılığa sahipti. Tam sebebini bilmesem de kitaba karşı bir önyargı ile başladım. Fakat kitabın başlarındaki ampütasyon kısmını okuduktan sonra
#6 Beyaz Zambaklar Ülkesinde İncelemem
Hakkında bu kadar söz söylenebilecek üzerine tartışılacak ya da fikir alışverişinde bulunabilecek kaç kitap vardır bilmiyorum.
Kitap Finlandiyanın içinde bulunduğu durumu ve ne tür sıkıntılar ile boğuştuğunu anlatan bir önsöz ile başlıyor. Açınca konuşmak gerekirse önsöz bölümü normal bir kitapta olabilecek önsözlerden daha uzun, sonuçta ülkeden ve ülkedeki sorunlardan bahsediyorsunuz fakat okuması sonlarına yaklaştıkça "bitse de kitaba geçsem" hissi uyandırıyor. Bir süre sonra daha kitaba geçmeden sıkılmaya başladım.
Zar zor da olsa önsözü bitirdim ve kitaba geçtim. Bölüm bölüm sorunlar veya önemli topluluklar ile olan konuşmalar şeklinde ayrılmış. Okumaya başladıkça "işte bu" demeye başladım içimden. Sonunda okuma amacıma geldiğimi düşündüm.
Neredeyse her bölümde "aa bu sorun bizde de var" diye geçirdim içimden. Farklı kültür farklı din farklı bir topluluk olmalarına rağmen belli başlı sorunların sadece bizde olmadığını anlamamı sağladı. Tabi sadece bununla kısıtlı olmasa da başlıcaları arasında kitabım değindiği, ya da benim anladığım kadarıyla öncelikle kendimizi ve sonrasında çevremizi geliştirmemiz refah seviyesini arttırma muz gerektiğine dem vuran bir kitap. Okunması gerektiğini düşünüyorum. Önsöz bazı kişilere sıkıcı gelebilir fakat kitabı daha iyi anlamak için gerekli ve kitap sonrasında zaten tekrar tekrar okuyabileceğiniz arada sıkılmadan bölümleri karıştıracağınız bir hale geliyor.
#5 Othello İncelemem
Bu kitap yaklaşık 5 - 6 yıldır kitaplığımda duruyordu hediye olarak gelmişti. Fakat o zamanlar tiyatro eserleri ilgimi çekmediği için kitabın 3 - 4 sayfasını okuyup bırakmıştım. Şimdiyse Shakespeare'in okuduğum üçüncü eseri.
Othello'ya gelirsek içeriğini daha önce duymuş olsam da unutmuştum. Bu yüzden kitap hakkında çok bir bilgim olmadan okudum. Ana karakter ve onun hizmetinde birkaç kişi ile birlikte Kıbrıs'a gitmesiyle ipin ucu kaçıyor ve kendinizi türlü oyunların içerisinde buluyorsunuz. Kötü karakterin yaptığı planları kendi kendine mırıldanarak veya bağırarak bize aktarması kitabın olay örgüsünü tahmin etmeye çalışmanıza sebep oluyor ve yaptığı planları nasıl uygulamaya çalışacağını merak ederken kendinizi kaptırıp gidiyorsunuz.
Kitabı tavsiye etme konusuna gelince, eğer tiyatro oyunlarına ilginiz veya merakınız varsa okunmalı diye düşünüyorum. Zaten yüksek ihtimalle devamı da gelecektir.
Okur Takip Önerileri
#4 Otomatik Portakal İncelemem
Anthony Burgess ile ilk defa bu kitap ile tanıştım. İçeriği hakkında az, çok bilgi sahibi olduğum bir kitaptı, kitabın isminden önce içerisinde kullanılan Ludovico yöntemini duyup öğrenmiştim. Şanışer ve iki albümü sağolsun. Tekniği öğrendiğim zaman içimde kitaba dair bir merak oluştu yaklaşık yarım sene sonra da kitabı okuma fırsatı buldum.
Kitap birçok suç işlemiş ve işleyen azılı bir suçlu üzerinden ilerliyor, üç kankası ile birlikte yapmadıkları, işlemedikleri suç kalmıyor. Kitabı okudukça herhalde bundan başka suç işlemezler diyerek okumuştum başlarını. Sonrasında olacaklardan az çok haberdardım. Sadece nasıl uygulanacağı ve nasıl sonuçlanacağını merak ediyordum. Okumaya devam ettikçe daha da ilginçleşti kitap.
Kitap akıcı bir şekilde ilerliyor. Okumaya başladığınızda kendinizi kaptırıp gidiyorsunuz. Kitabın ana karakteri sanki siz yanındaymış gibi anlatırken arada birde kardeşim diyerek okuyucuya hitap etmesi daha da sürükleyici hale getiriyor.
Kitabı tavsiye eder miyim? Sorusuna cevap vermek biraz zor. Eğer argo küfür ve şiddet bolca bulunduğu için bu tarz içerikler den rahatsız oluyorsanız tavsiye edebileceğim bir kitap değil, fakat bu tarz olayların sorun olmayacağını düşünüyorsanız kesinlikle okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
#3 Bozkurtlar İncelemem
Bozkurtlar Atsızın ilk okuduğum kitabı. Yazarı ilk Sabahattin Ali okuduğum zaman duymuş fakat okumak için fırsat bulamamıştım. Sonra yakın çevremin tavsiyesi üzerine artık okumam gerektiğini düşünerek aldım.
Kitabın içeriğine gelirsek iki kitabın bir araya getirilmiş hali. Kitaplardan ilki Bozkurtların Ölümü ve yaklaşık 430 sayfalık büyük bir kısmını oluşturuyor. İlk kitap olmasından dolayı daha çok o dönemi tasfir etmeye karakterleri tanıtmaya yönelik olduğunu düşündüm. Tabi karakterler tanıtımından bahsederken tüm kitap bunun üzerine kurulu değil. Detaylarına biraz daha ileride değinirim.
İkinci kitaba geldiğimizde ismi Bozkurtlar Diriliyor. Diğerine göre çok daha kısa olmasına rağmen içerisinde birçok olayı barındırıyor.
İki kitapta da çok orijinal olduğunu düşündüğüm karakterler yer alıyor. Ve karakterlerin birbirleri ile diyaloglarında çok hoşuma giden tebessüm ettiren konuşmalar geçiyor.
Kitaplar isimlerinden de anlaşılabileceği gibi ilkinde Göktürklerin Çinlilerin ile yaşadıkları sorunlar üzerinden ilerlerken ikinci kitapta bu sorunların nasıl çözüldüğünü anlatıyor.
Sadece gelecek olursam okumaya başladığınızda kendinizi kaptıracağınız bazı yerlerinde güldüren bazı kısımlarında da hüzünlendiren bunu da sıkmadan yerinde yapan bir kitap. Bunların yerinde ve dozunda olması hoşuma gitti.
Tavsiye eder miyim? Sorusuna gelirsek okunması gereken o döneme dair bir bakış açısı elde edebileceğiniz bir eser olduğunu düşünüyorum.
İyi okumalar...
#2 Hayvan Çiftliği İncelemem
George Orwell daha öncesinde 1984 kitabı ile tanıştığım bir yazar. 1984'ü bitirdikten sonrasında içimde tüm kitaplarını okuma isteği doğdu. Fakat o zaman elime diğer kitapları geçmediği için içimdeki istek yavaş yavaş azaldı.
Bu zaman aralığında bir arkadaşımın tavsiyesi ile Maksim Gorki'nin Ana kitabını okudum ve aşırı hoşuma gitti. Sonrasında Ana kitabı üzerine yorumlar okurken, George Orwell'in reel sosyalizm karşıtı bir kitap yazmış olduğunu ve kitabın da Hayvan Çiftliği olduğu öğrendim. Sevdiğim bir kitabın konusu olan ideolojiye karşı bir kitap yazıldığını öğrendiğimde artık kendimde bir mecburiyet hissettim. Ve kesinlikle iyiki okumuşum dediğim bir kitap. Karşıtı olduğu ideolojiye verilebilecek en güzel cevaplardan biri olduğunu düşünüyorum.
Kitabın konusuna gelirsem bir çiftlikte hayvanların insanlara karşı bir isyan çıkartıp çiftliği elegeçirmeleriyle başlayarak, bunun üzerinden devam ediyor. Hayvanların aralarından en zeki olduğunu düşündükleri bir türü lider olarak benimsemeleri ve tam anlamıyla "eşitlik" içerisinde yaşamaları üzerine devam ediyor. Daha ilerisini anlatmam okumayanlar için tat kaçırıcı olacağından dolayı devamını okuyucuya bırakıyorum.
Kitap içerisinde herhalde hayatım boyunca unutamayacağım alıntılar, sözler ve bakış açısı kazandırdı.
Kendimce incemelerimde rutin haline getireceğimi düşündüğüm soruya gelirsek;
Tavsiye eder miyim?
Benim gözümde okunması gereken bir kitap, öncesinde neye karşıt olduğunu daha net olduğunun anlaşılabilmesi için Ana kitabının da okunması gerektiğini düşünüyorum.
#1 Amok Koşucusu İncelemem
Stefan Zweig, şu ana kadar kitaplarını bir çırpıda okuduğum ve okurken kitaplarının ne ara bittiğini fark edemediğim bir yazar.
Bu zamana kadar okuduğum kitaplarını düşündüğüm zaman, diğer yazarlardan farklı hissettiriyor. Okumaya başladığınız zaman karakterler ile birlikte hikayenin içerisinde yavaş yavaş sürüklenip gitmeye başlıyorsunuz. İşte bu kitapta diğerleri ile aynı hissiyatı oluşturan, okurken kendinizi kaptıracağınız bir kitap.
Kitap içeriğinden bahsedecek olursam, amok koşucusunun ne olduğu zaten kitabın çoğu yerinde geçtiği için üzerinde çok durmaya gerek görmüyorum. Aynı tema üzerinde iki farklı hikayeden oluşuyor. İlk hikayede yazar çaresizliği konu alırken, ikincisinde ise hayatta tek gayesi kitap olan bir adamın çevresine yabancılaşması üzerinde ilerliyor. Fakat ikisini de ortak noktada birleştiren, idealleri doğrultusunda kendilerine çizdikleri yolda nasıl amok koşucusuna dönüştükleri oluyor.
Kendi hayatımla kıyaslandığım zaman gerçek anlamda bazen fikirlerimize ve belirlediğimiz hedeflere ulaşmak isterken nasıl amaçsızca çırpınabildiğimizi gördüm. Ve bu bende diğer insanlardan farklı olsak bile tekdüze, bir hedef uğruna nasıl tek başımıza eriyip gittiğimizi hatırlattı. Amok Koşucusu olmak bunu gerektiriyor olmalı.
Üzerine daha birçok söz söyleyebilecekken daha da uzattığım zaman tekrara düşeceğimi düşündüğümden, artık sonuca geliyorum.
Zannımca okunması gereken bir kitap olarak görüyorum. Zaten kısa olduğundan dolayı çok fazla ara vermeye gerek duymadan okunabilecek bir kitap.
Artık Stefan Zweig okurken ruh halimi anlayabiliyorum, okurken amok koşucusuna dönüşüyorum.
