Nahid Sırrı Örik ve Nadide Romanı: Sultan Hamid Düşerken
" Nahid Sırrı, Balzac'ın 'Roman, büyük tarihsel figürlerin görülüşüne ancak ikinci derecede karakterler olarak katlanır' sözünün bilincindedir."
Fethi Naci'nin
Sibirya denince kaçınılmaz şekilde akıllara ilk olarak ne gelir? Meşhur soğuklarıyla ünlü bir bölge. Bitti. Bu kadar. Sibirya konusunda bilgili bünyelerin bile ilk düşünecekleri şey 'soğuk' olacaktır. Oysa akıllara ilk gelmesi gereken, Sibirya'nın, soğukları ve buzları arasından dünya edebiyat tarihine doğan güneşin doğuşuna, istemeden ve dolaylı
Sonrası yabancılaşma. Ben yabancılaşma diyorum, siz soğumak da diyebilirsiniz. Bağlanmak, sevmek, ilgilenmek ne kadar insani ise kopmak, yabancılaşmak da bir o kadar insani değil midir? İnsan, ünsiyet kurabilme kabiliyeti gelişmiş bir varlıktır. İnsanı mekâna, yani yaşadığımız eve, mahalleye ve şehre bağlayan şey bu ilişkidir. Ünsiyet kurduğumuz evleri, sokakları, mahalle yahut şehirleri zamanla sever ve onlara bağlanırız. Tabii bu ilişkinin tıpkı insan ilişkilerinde olduğu gibi karşılıklı olduğunu unutmamak gerekir. Bu sebeple şunu söyleyebiliriz: Mekân ile insan arasındaki ilişki esasında iki insan arasındaki ilişkiye benzer. Emek ister, fedakârlık ister ve karşılık görmek ister.
Batı dillerinde "kiosk" anlamında kullanılan büfe, dilimizde en az üç farklı anlamda kullanılır. Burada ele aldığım temel anlamıyla büfe; yiyecek, içecek, gazete, dergi, toplu taşıma kartı ve doldurması yapılan, hediyelik eşyaların ve bazı ilaçların satıldığı küçük dükkândır. Ancak büfe diyip geçmemek gerek... Her büfenin içinde başka
Mary Shelley, Percy Bysshe Shelley ve “Frankenstein ya da Modern Prometheus’’
''İnsan zihni için, üst üste yaşanan olayların duyguları ayağa kaldırmasının ardından gelerek, ruhu hem ümitten, hem de korkudan azade kılan eylemsizlik ve kesinliğin mutlak sükûnetinden daha acı verici şey yoktur.''*
William Godwin ve Mary Wollstonecraft'ın kızı ‘’Mary Wollstonecraft Godwin’’, 30 Ağustos 1792’de