Bir Kavramsal Ucube : Kültürel İktidar
Kültürün ya da iktidarın kendisi çok matah bir şeymiş ya da şairin erişilmez konumu, zaman ve mekân üstülüğü için bir anlam ifade ediyormuş gibi bu sözde makamın peşine düşen şairler ve edebiyatçılar yığını boşuna cilt cilt dergi ve kitap çıkarıp, boşuna görsel medyada alan işgal etmektedir. Herhangi bir iktidara veya iktidarcığa yularıyla bağlı bir zihnin ve dilin bu ülkeye de dünyaya da söyleyebilecek tek sözü yoktur. Bütün "bizden"ciler Türk şiirinin hayati organlarına, kan damarlarına tutunmuş urlardır. Çünkü şairin "biz"i olmaz. Şair yalnız olduğu ölçüde şairdir ve şair olduğu ölçüde de yalnızdır. Toplumun da sermaye ve iktidar sahiplerinin de sevebileceği bir adam değildir. İyi şiirin bir biçimde delilik ve müntehirlikle dirsek teması ilerlemesi bundandır. Kovulmuş, dışlanmış, sindirilmiş, ezilmiş, ötelenmiş, sevilmemiş, tükürülmüş, makbul görülmemiş, makul görülmemiş, meşru görülmemiş kişidir şair; garip bir şekilde hiç kimsenin söyle- yemeyeceği yücelikte sözler söyleyebilen bir "orada olmayan adamdır. Şairin ancak bu paradoksal ontolojik duruşu onu şair kılmak için yeter sebeptir. Ne kadar yok oluş, o kadar şiir!
Kişisel Hataların Toplumsal Etkileri
Ashâb-ı Kirâm'dan Numan bin Beşir radıyallahu anh, Müslümanlara minberden su nasihatte bulunmuştur: "Ey insanlar! Aranızdaki sefih kişilerin kötülüklerine engel olun. Ben, Resulullah Efendimiz (sav)'dan söyle duydum: 'Bir düşünün! Denizde yolculuk eden bir gemide insanlar, geminin odalarını paylaşır ve herkese bir mekân düşer. Geminin en alt katındakilerden birisi, eline bir balta alır ve geminin tabanını delmeye koyulur. Diğer yolcular bu kişiye, 'Ne yapıyorsun?' diye sorduklarında; o, 'Burası bana ait, burada istediğimi yaparım,' der. Eğer gemidekiler, bu kişinin ellerini tutarak ona engel olurlarsa hem kendileri hem de o kişi kurtulur. Ancak kimse ona engel olmazsa gemi batar ve hem gemidekiler hem de o kişi boğulur." Bazı hatalar/günahlar vardır ki zararları toplumsaldır. Bunlar, yalnızca günahı işleyenlerle veya başlatanlarla sınırlı kalmaz. Fitne ve kargaşa sebebiyle geniş kitlelere sıkıntı ve musibet olarak döner; kurunun yanında yaşı da yakar. Bir kişinin hatası, büyük bir orduyu bile perişan edebilir. Bireysel davranışların her zaman toplumsal sonuçları olmuştur ve olacaktır. Modern zamanın günümüz insanlarına sunduğu "sınırsız özgürlük" kavramından da cesaret alarak her platformda özgür olduğunu ve dolayısıyla her istediğini yapabileceğini söyleyenler bulunmaktadır. Bu bireylerin eylemleri, hata ve günahları kaçınılmaz olarak diğer insanlara da olumsuz etki edecektir. Bu bağlamda, toplumun genel iyiliğini düşünerek, etrafımızda şuursuzca yaşanan ve değerlerimize uymayan çirkin davranışlara müdahale ederek engel olunması gerekmektedir.
Sayfa 60 - Ketebe DergiKitabı okudu
Reklam
Romanın Macerası: Bozkurtların Ölümü Atsız'ın, tarihin tozlu sayfalarından çıkardığı Kür Şad'ın hikâyesidir. 639 yılında Çin sarayını basan 41 yiğidin hikâyesini Atsız Fransız kaynaklarından, muhtemelen Hüseyin Cahit'in De Guignes tercümesinden, daha üniversite yıllarında okumuş olmalıdır. Çin kaynaklarında Cie-şı-şuay olarak geçen
Hadsiz
Bu hadsizi bir soran olur gül dererdi deyin. Mekân eyler, yetim gönüllere girerdi deyin. Alemin çile diye kaçtığını derman bilip. Biçare dert üstüne çulu sererdi deyin. Aradığını bulmuştu yok içinde varlıkta. Hak var hakkın içinde, Hakikat doğar darlıkta. Devamlı görünmez kolaylık gizlidir her zorlukta. Ehli muhabbetti, tek Nefsini kırardı deyin. Bembeyaz oldu o simsiyah saçları ağardı. Saraylar hanlar istemez bir gönüle sığardı. Yar ile yaşar ondan ona dört mevsim bahardı. "Bahtiyar" olmak için, bahtı yar arardı deyin.
Sinan ÇakmakçıKitabı okudu
Sonrası yabancılaşma. Ben yabancılaşma diyorum, siz soğumak da diyebilirsiniz. Bağlanmak, sevmek, ilgilenmek ne kadar insani ise kopmak, yabancılaşmak da bir o kadar insani değil midir? İnsan, ünsiyet kurabilme kabiliyeti gelişmiş bir varlıktır. İnsanı mekâna, yani yaşadığımız eve, mahalleye ve şehre bağlayan şey bu ilişkidir. Ünsiyet kurduğumuz evleri, sokakları, mahalle yahut şehirleri zamanla sever ve onlara bağlanırız. Tabii bu ilişkinin tıpkı insan ilişkilerinde olduğu gibi karşılıklı olduğunu unutmamak gerekir. Bu sebeple şunu söyleyebiliriz: Mekân ile insan arasındaki ilişki esasında iki insan arasındaki ilişkiye benzer. Emek ister, fedakârlık ister ve karşılık görmek ister.
Mustafa BaşpınarKitabı okudu
Gündemler içinde iç gündemini yitiren insan için özellikle bu çağda, bu zamanda türküler bizim ulu hatırlatıcılarımız olmalı. Çünkü hüzün en güncel, en acil iç gündem maddemizdir. Zaman değişir, mekân değişir, dünya bilmem kaçıncı turunu tamamlar, insanlar değişir ama bir türkünün kemiklerimizin iliklerine dek dokunan o ağır etkisi hiç değişmez. Eskimeyen bir yaranın sürekli kendini hatırlatan o eşsiz hatırası.
Sayfa 61 - Muhit
Reklam
114 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.