Dindarlığın “örnekliği” ile “teşhiri” arasında ince fakat derin bir fark vardır. Dindarlığın liyakatli örnekliği, temsilin cazibesiyle güçlü bir çekim oluştururken; suret-i dindarlığın teşhiri ise, içi boşaltılmış bir dinî müsamere hissiyle aynı güçte iticiliğe sebep olur. Şuna dikkat etmek gerekir ki; günden güne yükselen dinî örneklik/temsiliyet değil, suret-i dindarlığın teşhiridir. Melikşah Sezen
Siyasetin ve siyasîlerin ahlâkî seviyesi, toplumun zaaf ve erdemlerinin tam bir z raporu ve aynasıdır. Aynadaki görüntüye kızsak da gücensek de bu böyle. Ticaretin ve tüccarın, hukukun ve bürokrasinin düzeyi de aynen böyle hiç şüphesiz. Bir toplumdaki ilmî ve ahlâkî irtifa kaybı şüphesiz ki her alanda tezahür eder. Şikayetçi olmak bizi bu ahvalden dışarda bırakmaz. Sekülerin ve dahi Müslümanın durumu da aynı irtifa kaybında müşterek. Necip Fazıl’ın Gençliğe Hitabe’sinde çerçevelediği şu eleştiri, muhasebe ve duayı, yarını doğru inşa etmek için bugün gecikmeden yapmalıyız: “Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara ‘siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi!’ diyecek ve gerçek müslümanlığın ‘nasıl’ını ve ‘ne idüğü’nü her haliyle gösterecek bir gençlik...” Melikşah Sezen
Reklam
Melikşah Sezen ile Fasıldan Fasıla (video notu)
Parçada müstakim olmak kolaydır. Bütünde müstakim olmak ayetlerin ve hadislerin zaman üstü mânâlarına sirayet edecek bir idrake kavuşma meselesi ile alakalıdır. Fetvanın, fıkhın umumisi olmaz. Dinde hiçbir hükmün aynı anda iki kişi için bile müşterek olduğunu zannetmiyorum. Fetvalar özneldir. Mesela herkes için geçerli olacağını düşündüğümüz namaz bile engellisi için başka savaştaki için başka bir kaide iledir. Dolayısıyla kişinin içinde bulunduğu psikolojik, fizyolojik şartlardan imkânlardan hareketle en zarurî olmazsa olmaz bir ameliye birçok farklı maruziyet arz edebilir, ona alan açabilir. Dolayısıyla kişi kendinin fakihi olmayı başarabilecek bir mesainin içine girmezse kendisi ile din arasındaki bağı kurabilecek yolculuğa çıkmazsa o "bütün" fikre ulaşması çok zor olur.
Cenab-ı Hak böylesi derin acılarından memleketimizi uzak kılsın, bizleri çetin imtihanlarla sınamasın ve mağfiret buyursun dilerim. Ve yine dilerim ki, yaşanan acılar bize esaslı bir ders olsun da her görev ve makamda ticaret ve siyaset odaklı, menfaat merkezli işlerden ziyade liyakat, emanet ve emniyet bilinci daimi hakim olsun. O elim hâdiseyle dâr-ı bekâya irtihal eden canlarımıza Yüce Mevlâ’dan garik-i rahmet, elemli yakınlarına da metanet diliyorum. Melikşah Sezen
Siyasette ahlâk zayıfladıkça popülizm, liyakatsizlik ve istismar sanatı Eğitim-öğretimde ahlâk kayboldukça cahillik, edepsizlik ve yozlaşma Kültürde ahlâk erozyonu yaşandıkça köksüzleşme, kimliksizlik ve taklitçilik çoğaldı… Melikşah Sezen
Kemalizm ve Mustafa Kemal hiçbir zaman memlekette hakiki mânâda “ortak değer” olmadı. Tarihe ve siyasete tahakküm ederek bunlar birer ortak değer hâline getirilmek istendi evet ama, resmî tarih dışına sarkabilen her şahsiyet, akl-ı selim ile bunları ortak değer görmekten uzaklaştığı gibi, bunların değersiz taraflarını da hususen belirttiler. Bu münekkit tavır sadece Müslümanlara has bir tepki zannedilmemeli. Liberaller, Komünistler, Ateistler, Hümanistler, Demokratlar, Sosyalistler, Kürtler de -eleştiri sebepleri farklı farklı olsa da- bunlara yönelik eleştiriler yayımladılar. Her cenahın kalburüstü addedilen temsilcilerinin 5816 gadrine uğraması tesadüf değil. Tabi Müslümanların Kemalizm tenkidi diğerlerinden daha geniş kitlere hâkim oldu. Fakat nihayetinde, bunların bırak ortak değer olmasını bilakis değersizlik örnekleri ile malul olduğunu ifade eden kim varsa 5816 kurbanı olurken, resmî söylem hız kesmeden yoluna devam etti. Bugün de aynı korkak ve kompleksli tavır ne yazık ki tüm yolları resmî söyleme açarak devam ediyor. Cehaleti hakikate, resmî yalanları yalnız doğrulara tercih ederek Kemalizm ve Mustafa Kemal’i “ortak değer” kılma zorlamalarından medet umuluyor. Çünkü hiçbir iktidar topluma kimliğini hatırlatmıyor da onlara sunî bir kimlik dayatılmasına âlet oluyor. Üzerinden yüz yıl geçmiş köhne bir diktayı hâlâ canlı tutmak zûldür. Bırakın hakikat tebellür etsin, böylece hakiki ortak değerler de kendiliğinden “hakiki bir millet” inşa etsin. Melikşah Sezen
Reklam
46 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.