264 syf.
·
Not rated
Ehl-i Sünnet'in iki kelami mezhebinden biri olan Mâturidiyye'nin kurucu imamı olarak anılan İmam Mâturîdî'nin künye ve nesep bilgisinden oluşan tam adı, Ebû Mansur Muhammed b. Muhammed b. Mahmûd b. Muhammed el-Mâturîdî es- Semerkandi el-Hanefi'dir.
Yazarımızında dediği gibi; Ehl-i Sünnet ve Cemaat itikâdını hüviyet-i asliyesine muvafık bir şekilde muhafaza ve müdafaa ederek, onun müstakbel Müslümanlara öylece intikal etmesini temin eden büyük imam Ebû Mansur el-Mâturîdî'nin tanınması, İslâm tarihinde ki yeri ve öneminin kavranması, temas edilen hususların tarihi süreklilik ve gerçeklere uygun bir şekilde anlaşılabilmesi bakımından son derece önemlidir. Bu itibarla onu tanıtmaya yönelik her nitelikli çalışma ayrı bir kıymeti haizdir.
Bu sebepten ötürü Ehl-i Sünnet ve Cemaat itikadının önemli alimlerinden olan İmam Mâturîdî Hazretlerini daha yakinen tanımak amacıyla başvurduğum bu eser, hayatı ve ilmi şahsiyetini öğrenmem ve tefekkür etmem konusunda oldukça yardımcı oldu. Yazarımızın yalın anlatım ve bilgi dolu cümleleriyle, hayatını araştırmakta geç kalmış olmam, İmam Mâturîdî Hazretlerini hakkında aklıma takılan yahut aklıma hiç gelmeyen ama aklımda yer eden yaşantısı, şahsiyeti, ilmi ve eserleri konusunda kitabın muhtevası bana çok yol gösterici oldu. Rabb'im kalıcı olmasını nasib eylesin.
İmam Mâturîdî Hayatı, Eserleri ve İlmî ŞahsiyetiMelikşah Sezen · Şamil Yayınları İstanbul · 202314 okunma
Melikşah hocanın okuduğum ilk kitabı, akıcılığına hayran kaldım. Tertemiz bir dil, uslüp, kitap kendini okutuyor. Gereksiz cümleler, kaynaksız bilgiler yok. Hanımların kelamdaki yerini merak etmiş olmam sebebiyle büyük bir heyecanla başladım kitaba. Lakin hanım kelamcıların dönemin şartları sebebiyle bu alanda öncü olmak yerine daha çok izleri takip edenler olduğunu görülüyor. Belli döneme kadar kelama menfi bakışların hakim olması hanımlarında bu ilimde geride kalmasının muhtelif sebeplerinden olmuş. Hanımlar genellikle belli bir döneme kadar nispeten nakil ağırlıklı ilimler olan tefsir ve hadis alanında isim yapmışlar. Akaide ilgi duyan hanımları dönemin eğitim metoduna binaen kayda geçmeyen sohbet halkalarında şifahi nakiller, alime hanımların evlerinde ders vermeleri, alim baba/eş'in ilmi ortamında öğrenmek şeklinde ilerlemiş, kitapların çoğaltılmasında hat sanatı yoluyla kelamla alakadar oldukları görülüyor. Alanda isim yapmalar neredeyse onikinci yüzyılı bile geçiyor.
Bir ideoloji ki adeta -haşa- insanı yeniden yaratma üzerine kurulu olsun. Bu ideolojinin en büyük vartası ise tabiri caizse "Ne İsa'ya ne Musa'ya" yaraması, "Ne Doğu'ya ne Batı'ya" benzemesi. Ve böyle bir arafta bıraktığı "tarihin en şanlı topluluğu" olan Türk milletidir.
"Kamalizim" adıyla anılan bu sistem ne dinsizliği ne de dini insanlara bırakıp adeta tepeden insanların her şeyini etkisi altına almayaçalışmış ve başaramamıştır. Vermek istediği kanı vücut kabul etmediği gibi ondan yani onun sağanağından da beri kalamamıştır. Böylece tabiri caizse "yarım bir insan" olmuştur bu millet.
Kitap bu meselelere değinmiş umumi olarak. Ama hocamız bu konulara kısa kısa temas etmiş ki aslında her başlığı kitaplık çapta bir mevzuyu teşkil ediyor. Dediğimiz gibi hocamız ağzımıza bir parmak bal çalıp genelde ansiklopedik bilgiler vermiş. İnşaallah buradan zemin alıp nice okumalar yapmaya sebep olabilir.
Mevlam hocamıza selamet versin, âmin.
Kelâm ilminin tohumlarını Peygamber Efendimiz'in vefatından sonra arandığını görüyoruz. Ancak işin aslı bu tohumları onun hayatında da bulabiliriz. Melikşah Hoca, aslında Rasulullah'ın sağlığında bu konulara temas edildiğini gösteriyor bize. Bu yönüyle bile değerini ispatlamaya yeterli bir eser...
Mübarek Ramazan da bu gün okuma ekibimizle Süleymaniye camisinde kitabın bizzat yazarıyla tanışıp tahlil etmek nasip oldu. Özellikle efendimize saldırıların çoğaldığı bu dönemlerde okunması gerekilen güzel bir eser olmuş. Genç yazarımızın kalemine sağlık. Rabbim okuyup istifade etmeyi nasip etsin
Mâturidîliği 1000 yıldır algılandığı ve anlaşıldığı, Ehl-i Sünnet’in omurgası olan çizgisinden farklı bir takdimle sunmaya yeltenen son 100 yıllık zaman zarfında sarf-ı kalem eden zevatın bunu hangi gerekçelerle ve hâkikate ne derece uyumlu olarak sürdürdüğünü gözler önüne seren, çok sinsi bir projeyi açığa çıkaran çok çok önemli bir eser…
Bu zamana kadar bu konuyu işleyen bir kitaba rastlamamıştım. Şiddetle tavsiye ederim…