Türklüğe ait şeyleri,asıl Türk kadınlarını bilmemeyi,senin gibi gençler,bir parti meselesi yaparsa,memlekete gerçekten yazık.
Mümtaz Turhan'ın önerdiği gibi işe tepeden başlanarak önce her alanda araştırmacı bilim adamları yetiştirilse ve üniversite eğitimi kuvvetlendirilse idi ne olacaktı? yetişen bilim adamları bir taraftan araştırma yaparak bilime ve memleket problemlerinin çözümüne katkıda bulunurken; bir taraftan her alandaki meslek adamlarını üniversitelerde en yüksek kalitede yetiştireceklerdi. bu bilim adamları ilk, orta ve lise kademelerinde görev yapacak öğretmenleri de en yüksek kademede yetiştirecekti.bir taraftan memleket problemlerine bilimsel çözümler getirilmesiyle, bir taraftan iyi yetişmiş üniversite mezunu meslek adamlarının çalışma hayatına katılmasıyla ülke ekonomisi gelisecekti .gelişen ekonomi bir taraftan gittikçe artan miktarda mezuna iş imkanı, bir taraftan da ilk ve orta öğretim seferberliğine mali kaynak üretmiş olacaktı.
Sayfa 166 - diyanet vakfı yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Prensip Meselesi...!
Ressam, —Ben mücadeleci insanlara bayılırım! diyordu. Ressam'ın babası da mücadeleci bir insanmış. Jön Türkler'denmiş. Siz hiç babası Jön Türkler'den olmayan, İttihatçılar'dan olmayan, Hareket Ordusu'ndan olmayan birini gördünüz mü? Hiç değilse, efendime söyleyeyim, memleketi kurtarmıştır. Ressam bardağını kaldırdı. Bende bardağımı kaldırdım. Tokuşturduk, içtik. Ressam benimle konuşurken, iki üç cümlede bir 'prensip' diyordu. ''Prensip'' e ''prensip'' demek herhalde daha cakalı oluyor. — Ben prensip adamlarına bayılırım, içelim üstat... İçiyoruz. — İnsan dediğin prensip sahibi olmalı. Ama içmiyorsunuz, hadi şerefe! Üçüncü bardağı da içtik. Meze falan çıkardığı yok. Rakıya ''prensip''i meze yapıp içiyoruz. — Hayatta prensip esastır üstat. Bir insan prensipten ayrılmamalı. Kaç bardak rakı içtiğimi bilmiyorum anımsayamıyorum. Hayal meyal, şöyle tutuna tutuna merdivenden çıktığımı, sonra odamın kapısına öğürtüyle düştüğümü anımsıyorum. Prensip sahibi ressam, hiç olmazsa meze diye biriki leblebi verir sandım da o kadar rakıyı içtim. Mezeden geçtik, için dışıma çıktı. Midemde ne var ne yoksa, zaten bişey yoktu ya, onu da prensip uğuruna çıkardım." :))
Sayfa 32 - Nesin Yayınevi, 25.BasımKitabı okudu
Rusya Tarihi
Vladimir de buna muvafakat edince Kiyef Rusyasımn hıristiyanlığı kabulü meselesi halledilmiş oldu. İstanbul'dan Prenses Anna ile birlikte rum papasları, âyin vasıtaları getirildi. Knezin nerede ve ne zaman vaftiz edildiği bilinmiyor. Bunun 988 veya 989 da olması muhtemeldir. Knez ile birlikte "Drujina, (askerler) de vaftiz edildi. Sonra Kiyef ahalisi de toptan hıristiyanlığı kabul etti. Yerli slav ahalisinin birçoğu yeni dini kabule zorlandı. Bu hususta devlet tarafından baskı yapıldı. Daha bir gün önce tapılan ilâhların heykelleri, atların kuyruklarına bağlanarak sürüklendi, sonra Dnepr nehrine atıldılar. Bu suretle Kiyef Rusyası XI. yüzyıla girmeden bir hıristiyan memleketi oldu.
Sayfa 30 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
"Manastır İdadisini bitirip İstanbul’da Mektebi Harbiyeye giderken, trenler Yunan meselesi dolayısıyla askerî nakliyata tahsis edilmişti. Bize özel bir vagon verdiler. Manastırdan Selânik’e bu vagonla gittik. Sevincimiz fevkalâdeydi. Zabit namzedi (subay adayı) olmuştuk. Biz de üç sene sonra, şimdi harbe giden kahramanlarımıza kumanda edecek kabiliyette bulunacaktık. Trenlerimiz karşılaştıkça rastgeldiğimiz Redif Taburları efradıma, güler yüzle bizi selâmlayışları, şarkı söyleyişleri, bunlara lâyık zabitler olabilmek için son derece çalışmak azmimizi kuvvetlendiriyor, bizi cesaretlendiriyordu. Onlar her şeylerini, yerlerini yurtlarını bırakarak, vatanın bir köşesinde ölmeye gidiyorlardı. Biz de istikbalde, bize verilecek, bunlar gibi yüzlerce, binlerce kahramanlara kumanda edecektik. Onları hüsn-ü idare ederek muzafferiyetler kazanacaktık. İşte bütün bunları başarabilmek için gerekli bilgileri öğrenmeye gidiyorduk. Her iki taraf, vatanın kurtuluşuna çalışacaktı. işte o sırada, tek emelim buydu. Memlekete, bu yolda hizmet etmekti."
Bir Mayıs Ütopyası
Başka bir mayıs gecesi belki bir haber alırız: "Tüm partiler birleşti, mesele memleket meselesi; sen, ben, o, öbürü yok ki bu işin diyerek bir hükümet kuruldu, ben değil, biz diyeceğiz diyecekler, dünya bizi alkışlıyor." İyi olmaz mı?
Sayfa 239 - İnkılâpKitabı okudu
Reklam
539 öğeden 521 ile 530 arasındakiler gösteriliyor.