Bu akşam yine Ali, Yusuf ve Altan geldiler. Altan bana “Merhaba” dedi. Yanıma oturdu. Merdivenin taşına tebeşir le bir kare çizdi. “Dama bilir misin?” dedi. “Bilmem” dedim. “Ben sana öğreteyim” dedi. Taşları köşelere koydu. Güzel oyun. O da çok iyi biliyor. Ne kadar akıllı çocuk. Tam dama yı öğreniyordum ki babam bahçeden içeri girmez mi? Onun geliş gidiş saatleri hiç belli olmaz. Kaşlarını bir çattı, Altan da kalkmış babama “Merhaba efendim” diyor. Allah kahret sin, babamın huyunu nereden bilecek, babam gözünün üstü ne bir patlatıverse şimdi. Kalbim fırlayacakmış gibi çarptı. Neyse, babam sadece pis pis bakıp içeri girdi. Bu bakışın an lamı, “Hepiniz defolun, siz de içeri girin”dir. Çocuklar gitti ler. Biz de içeri girdik. Altan’m gittiğine ve babamın o çirkin suratını gördüğüne çok üzüldüm ve utandım. Tam da dama yı öğreniyordum..