Benim gibi işe gitmek için erkenden uyananlar ve ev halkını uyandırmamak için parmak uçlarına basarak kendi evlerinde birer hırsız gibi dolananlar, halâ uyuyan çocuklarına odanın kapısından şöyle bir göz atanlar, mutfakta hızla bir şeyler atıştıranlar, vapuru, metroyu, servisi, otobüsü, minibüsü kaçırmamak için sık sık kolundaki saate bakanlar, biz hepimiz, kadınlar ve adamlar, gençler ve yaşlılar, tembeller ve çalışkanlar, hevesliler ve bitkinler, hızlı ve yavaşlar, şuurlular ve şuursuzlar,başarılılar ve başarısızlar, inançlılar ve inançsızlar,akıllılar ve aptallar, kurnazlar ve saflar, aldatanlar ve aldananlar…Biz hepimiz hep ve hâlâ o evlerden çıkıp işe gitmek için her sabah aynı saatte aynı şeyleri yapanlar,devamlı ve de hep birlikte aynı inançla/şuurla/korkuyla yaşamaya hazırlanıyoruz.
Hepimiz sistem dışına çıkarsak hayatta kalamayız sanıyoruz.
Sistemin içiyle dışı arasındaki fark hakkında zerrece fikrimiz yok. Ama heyula gibi korkularımız var.
Biz,hepimiz,iyi kötü bir tanrıya inanıyoruz.
O tanrının bizim değil,başkalarının tanrısı olabileceği fikrini her yıkımda, her felakette, her yüzleşmede hızlıca zihnimizden kovuyoruz.