Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ölüm cezası herhangi bir kimse suçüstü yakalandığında veya suçunu itiraf ettiğinde uygulanır. Birkaç şahit bulunduğunda, suçlu işkenceyle suçunu itiraf etmeye zorlanır. Katiller ve zina suçu işleyenler ölümle cezalandırılır. Köle cariyeleriyle herkes istediğini yapabilir. Büyük hırsızlıklar ölümle infaz edilir. Daha ufak hırsızlıklarda, mesela bir koyun hırsızlığında, bir daha tekerrür etmemek üzere değnek cezası verilir. Yüz darbe için yüz değnek gereklidir. Ben burada yerine getirilmesi gereken yargı kararlarından söz ediyorum. Kendilerini elçi olarak tanıtan ama aslında elçi olmayan sahte elçiler de öldürülmüşlerdir. Zehir üreten büyücü ve cadılara da aynı şekilde davranırlar..
Sayfa 56 - Kronik KitapKitabı okudu
Dünyaya defalarca gelmek isterdim. Birinde bir müzisyen, mesela bir piyanist olmalydim, ya da bayildigim o enstrüma-ni, kalbimin sesini vücudumdan disari tasiracak vivolonseli calabilmeliydim. Cazda derin duygu ve düsünceleri emprovize esnasinda selendiren bir saksafoncu... Rock müziginde bir elektro gitarist... Sabahin erken saatlerinde, ama hep ayni zamanda, masasinda yazan bir romancı... Hayalimdeki adam hic terk etmedi beni. Bilakis, bu hayata katlanmami sagladi. Sanatsever olmak, sahneye özenmek, kendim yapamasam da aciyla, kiskançlikla, takdirle alkislamak. Bu ömürde ben az "insan" oldum, o sanatçılardı bu sifata layik olan. Çok üstün degillerdi onlar, ben "az"dım.
Reklam
"Mesela eğer öğleden sonra dörtte gelirsen, ben saat üçten itibaren mutlu olmaya başlarım."
hadi dertleşelim
Bu zamana kadar şidde₺ mağduru olan veya t@ciz vs gibi şeyler uğrayıp konuşamayan kadınlara içten içe sinirlenirdim. Tâ ki geçen yaza kadar.. Neden söylemiyorlar, neden konuşmuyorlar, neden hiçbir yere gitmiyorlar (polis, kadın sığınma evleri vs.) ama insanın bir şeyleri anlamak için yaşaması gerekiyor. Mesela; neden konuşmuyor, neden yardım istemiyor, neden derdini anlatmıyor... Yaşayınca anlıyorsunuz. Anlatamıyorsun ki, nasıl anlatacaksın, ne diyeceksin? Toplumun büyük kesiminde, sen bir şey yapmışsındır, algısı yok mu zaten. Kime anlatacaksın derdini? Yazın ortası, hava çok güzel. Diyorsun kendi kendine ev yakın zaten, yürüyeyim bu gün binmeyeyim otobüse. Yürüyorsun kulağında kulaklıklarınla. Sonra arkanda birisinin varlığını hissediyorsun. Dönüyorsun bakıyorsun, 20-25 yaşlarında bir erkek. Yol tek yön, aynı yere gideceğizdir diyorsun. Sonra onun sana yaklaştığını hissediyorsun. Hızlanıyorsun, seninle beraber hızlanıyor. Önüne geçsin diye yavaşlıyorsun, seninle beraber yavaşlıyor. Birilerini arıyorsun yanlız olmadığını bilsin diye. Etki etmiyor. Sonra sana kabuslarına konu olan o cümleyi söylüyor, merak etme ısırmam. Belki başkasına hafif bir cümle gibi geliyor ama sende o kadar büyük yaralar bırakıyor ki. Bağırarak ağlamak istiyorsun, nefesin daralıyor, bacakların seni taşımıyor, ellerin titriyor. Gözlerinde yaşlar aka aka eve gidiyorsun ve susuyorsun çünkü anlatamıyorsun ki. En başta da dediğim gibi insanların bir şeyleri anlaması için yaşaması gerekiyor, ben yaşadım anladım.
- Bu iyi hal indirimi başka nasıl etkiler doğuruyor sizce? Mesela bu suçu işleyecek olanları bu indirim cesaretlendiriyor olabilir mi? Aslında ceza'nın kendisi de çok caydırmıyor. Niye caydırmıyor mesela? Bizim fakültede ceza hocamız "Toplumun kabul etmeyeceği (hırsızlık tecavüz) suçlar işlendiğinde bunu yapan kişiye 20-25 yıl hapis cezası vermek mi ona büyük cezadır; yoksa bir gün "ben bir çocuğu istismar ettim" yazıp sırtına asmamız mı büyük cezadır?" derdi. Dolayısıyla onu cezaevine atmak, indirim yapmak, yapmamak meselesi değil. Toplumsal anlamda bu zihniyet değişmediği sürece (toplumun cinselliği yaklaşımı gibi) bunlara ömür boyu da ceza verseniz çıktığında yine yapacak.
Sayfa 145 - Doğan KitapKitabı okudu
240 syf.
·
Puan vermedi
Yaratıcıya meydan okumaya dair birkaç söylem…
“Su Adamı” konusu, kurgusu, felsefesi ve yazarın bize sunduğu olay örgüsüyle birlikte okuması keyifli ama bir şeylerin de eksik olduğunu hissettiren bir roman oldu benim için. İyi bir konunun, biraz sığ bir şekilde ele alınmış olduğunu düşünüyorum. Kendisine getirilen hasta insanlar üzerinde, onları iyileştiren deneyler yapan bir doktor
Su Adamı
Su AdamıAleksandr Belyaev · İthaki Yayınları · 20173,536 okunma
Reklam
KARANFİL KIZ
O zamanlar dünya gerçekten de bir öküzün boynuzlarında durmaktaymış ve Karanfil Kız'ın bu aşırı gelişmiş iribaşa söyleyecek bir çift sözü varmış. Ama dur bak, en iyisi baştan başlayayım. Şimdi bu Karanfil Kız babasını fazla görememekten şikâyetçiymiş. Çünkü adamcağız haftanın her günü, hatta bazen haftasonları bile geç saatlere kadar çalışır,
Çünkü ben, ailesi tarafından oğlan doğmadığı için sevilmeyen bir kız çocuğuydum. Doğar doğmaz, dünyadan bir nefes alır almaz başladı engelli koşu. Babam hastaneye gelmemiş mesela. Annem lohusa haliyle kendi canının acısına mı yansın babamın beni istememesine mi? İkisine de ağlamış olmalı, öyle küçüktüm ki hatırlamıyorum. El kadar bebenin istenmediği bir dünyaya geldim ve benden istenen Hint fakiri gibi razı olmam, müteşekkir olmam. İyi de kime, neye? Hissiz insanlar gördüm, öyle hissizdiler ki onları gördükçe bu amigdala denen hedenin varlığını sorgular oldum.
Yarasanın 21. Şiiri
mesela, alfabenin 14. harfinde ölmek yarım kalmış bir ansiklopedinin sayfalarında kalmak… adamım, kendini kıran bir dal kadar yalnızım… ne kadarsan öyle gel kabulüm sayım suyum çok. ben öleyim ücralarda ey şehir uleması siz tıpış tıpış yaşayın! -Ahmet Erhan-
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.