Ne çok düşünüyoruz ne olacakları, nasıl yapacağızları , karşıma kim çıkacakları, insanlarla kurulacak iletişimleri daha neleri ve neleri. Neden bırakıp da yazılanı yaşamaya devam edemiyoruz acaba. Beynimiz neden hep ilerisiyle meşgul oluyor da âna odaklanamıyor bilemiyorum üstadım.
Zihnimi meşgul edecek kadar yoğun olmam gerekiyor.. Artık tatillerin bana göre olmadığını anladım.. sakinlik zihni çalıştırıyor.
Reklam
“Kendi dindarlığı ile meşgul olana Müslüman, başkasının Müslümanlığıyla meşgul olana İslamcı denir.”
Dale Carnegie
"Üzüntü alışkanlığından kurtulmak için birinci kural: Daima kendinizi meşgul edecek bir şeyler bulun. Acılar sizi yutmadan, hareketler içinde kaybolun."
Mevlâ'n seni sevdiği zaman, dostların senden yüz çevirir ki sen onlarla meşgul olup da Allah'ı unutmayasın. Kendisine dönebilmen için de mahlûkatla ilişkilerini keser.
Şiirlerde saklı acılar
Bu gün sosyal medyada gezinirken karışma bir video çıktı. Video "Kelebeğin rüyası" isimli bir filmin videosuydu. Filmi hiç izlemedim belki ama gerçekten konusu çok ilgi çekiciydi. Bildiğim kadarıyla filmde iki genç şairin Rüstem Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu, memurken aynı zamanda edebiyat ve sanatla meşgul olmasıyla alakalıydı. Ve videoda onlar arasında küçük bir diyalog geçmişti. Rüstem Muzaffere şöyle diyordu : - Muzaffer, acıyı çağırma. Bizde ondan çok var. Sen şiirine bak. Bizden başka birşey olmayacağı belli. - Acı bahanesidir şiirin - demişti Muzaffer'de Gerçekten, milyonlarca yazılmış olan bu şiirlerde, tek bir kelimesi bile bu kadar canı nasıl yakıyordu, anlayamıyorum.. :')
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.