"Siz memurların da en az rahipler ve öğretmenler kadar halkı eğitme sorumluluğu olduğunu bilin." "Hukuksuzluğun başöğretmenlerinin kim olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu Snellman acı bir ironiyle."Memurlardır, yasanın temsilcisi olan memurlar.Halka yasalara saygı duymamayı öğretirler.Bu yüzden yeni Finlandiya adına siz yasa adamlarından, vatandaşlarımıza bir meşruiyet duygusu aşılamak üzere yardımınızı istiyorum.Dahası,derin bir iç adalet duygusu aşılamanızı da."
Güzel insanları ayakları altında çiğneyen hayata umarsız bir edayla bakıp, ince ince sırıtmak isteğiyle doluydum. Bu bir savaşsa, kimin galip çıkacağını biliyordum. Ama galibiyetin, hayattaki tek meşruiyet alanı olmadığını da biliyordum. Gönül rahatlığıyla yenilmek ve yenilmek ve yenilmek istiyordum...
Sayfa 255Kitabı okudu
Reklam
Türk erkeğinin kadın konusundaki değer ölçülerinin sönmesinde Şeriat’ın öylesine yıkıcı bir etkisi olmuştur ki, Atatürk sayesinde laikliğin yerleşmesinden 60 yıl geçmiş bulunmasına rağmen bu zihniyetin etkileri sürüp gitmektedir: Türk erkeği kadını hala aşağı görmekte, hala peşinden Sürüklemekte, hala dövmekte ve hala çok karılı evliliğini sürdürmektedir. Durumu açıklığa kavuşturmak isteyen bir kadın yazarımızın görüşü şudur:”... Çok karılı evlilik hala caridir. Ekonomik yaşamın zirai faaliyetlere ve üretime dayak bulunduğu köylerde ve küçük kentlerde erkekler, Medeni Kanun hükümlerine göre evlenmiş oldukları ilk karılarının cinsel bakımdan yetersiz olması ya da erkek çocuk yapmaması gibi hallerde imam nikahı ile başka karı edinmeyi gelenek bilmişlerdir. Bu şekilde alacakları kadınların sayısı, sahip bulundukları ekonomik duruma bağlıdır. Fakat imam nikahı ile oluşan bu evlilikten doğan çocukları Medeni Kanun gayrı meşru saymaktadır... 1950 yılı itibarıyla nesebi gayrı meşru sekiz milyon çocuğa İdari kararlarla meşruiyet tanınmıştır ve bu Türkiye nüfusunun 21 milyon civarında bulunduğu bir dönemde vuku bulmuştur. (Bugün nüfus 50 milyonu bulmuştur)... Öte yandan çok karılı evlilik sistemi, kadınlar bakımından büyük huzursuzluk ve anlaşmazlık yaratmaktadır”819
Mistiklerin bir bilgi organı olarak akıl lanetlenmesi, din tarihi içinde gerçekten hiçbir meşruiyet bulamaz.
Devlet bürokrasisinin kabilelerin kontrolündeki topraklarda dahil olmak üzere ülkenin tamamına yayılması süreci içersinde, devletin meşruiyet kazanmak için birbirinden farklı üç ayrı ikna yöntemi kullandığına şahit olmaktayız. Bunlar: Kabilecilik, İslam ve Milliyetçilik'tir.
Diğer bir deyişle seküler­leşme, tarihsel süreçte bir toplumsal formasyondan diğerine geçerken değişen dünya görüşüne işaret eder. Bu dönüşüm sonucunda dinsel dünya görüşü toplumsal otoritesini yitirmiş; toplumsal ve siyasal örgütlenmeler, dinsellikten neredeyse tamamen bağımsız hale gelmiştir. Diğer bir deyişle, toplum­sal otoritenin belirleyici unsurları olan "bireysel ve toplumsal ideal ve değerleri belirlemek, siyasal meşruiyet zemini teşkil etmek, gerçekliği tanımlamak yoluyla bilgi referansı olarak tanınmak inisiyatifi" dinsel çerçevenin dışına çık(artıl)mıştır (Mert, 1994: 37). Bu bağlamda, sekülerleşmenin geleneksel feodal toplumun dinsel gelenekleriyle modern burjuva dünya görüşünün çatışmasında, çatışmanın dinsel görüş aleyhine çözülmesi süreci olduğunu iddia etmek mümkündür. (Mert, 1994: 16-17; 37; 52; Çitak, 2004: 25). "Laiklik" ise, "din ve devletin birbirinden ayrılması" il­kesine dayalı bir siyasal örgütlenme biçimine işaret eder. Bu siyasal örgütlenme biçiminin esası, siyasal yönetimin meşru­iyetini aldığı kaynağın (auctorisas'ın) dinden bağımsız hale gelmesi, yani "dünyevileşmesidir".
Sayfa 239Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.