İsmi değişti sanki..
Hükümdar, yalnız başına, devleti sevk ve idare eder ve her şeyi o emrederse, öyle bir devletin hükümetine, hükümeti mutlaka denir. Böyle bir devlette hükümdar "devlet benim der, muharebe ilân eder, sulh akteder, kanunlar yapar, vergiler koyar, memleketin varidatını istediği gibi sarf eder, hulasa, memleket onun malikânesidir. Eğer hükümdar, kanunları hazırlayan, milletvekillerinden mürekkep bir meclis kabul etmişse, o zaman, meşrutî hükümet olur. Bu şekil hükümette dahi, nihayet, yine her şey, hükümdarın son sözüne bağlıdır. Hükümeti meşrutada hükümdar bir vatandaşa bir hükümet teşkil ettirir, memleketi onunla idare eder.
Örgün YayıneviKitabı okudu
Hürriyet, müsavat, uhuvvet, adalet.
Meşrutiyet adeta hemen alınması zorunlu olan bir hayat iksiri gibiydi. Osmanlı subaylarından oluşan Jöntürkler adlı bir grup, padişahı 1876 anayasasını tekrar kabul etmeye zorlayarak Osmanlı İmparatorluğu’nda çok daha önemli olacak bir meşruti ve parlamenter hükümet dönemine geçişi sağladı.
Reklam
İttihat ve Terakki Cemiyeti, temelinde XIX. yüzyıldaki reform hareketlerinin ve özelliklede Yeni Osmanlılar'ın çizgisinin bir uzantısıydı. II. Abdülhamit'in politikalarına muhalefet eden ve modernleşme yanlısı olan İttihatçılar, Yeni Osmanlılar gibi meşruti bir hükümet kurarak padişahın yetkilerinin kısıtlanmasını istiyor, bunun için Osmanlı tebaasının birlikte hareket etmesi gerektiğine inanıyordu. Ne var ki İttihatçı kadrolar devlet yöneticiliği konusunda kendisinden önceki kuşağa göre deneyimsizken toplum içerisinde de onlar kadar geniş bir tabana sahip değildiler
Meşruti hükümet sosyal devrime bir panzehir bulabilseydi, Belçika, Fransa ve İngiltere örneklerinde görüldüğü gibi refahın da en sağlam garantisi olacaktı.
Sayfa 130 - Boğaziçi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Hiçbir millet: "biz meşrutî hükümete layık değiliz." diyemez. Çünkü bu söz: "öyle bir hükümet isteriz ki, görüş ve rızamızı aramasın, bizi istediği gibi kullansın ve canımızı çıkarsa 'ne yapıyorsun' demeye hakkımız olmasın." manasını ifade eder.
Fransa’daki Şubat Devrimi, 24 Şubat 1848’de Louis-Philippe’in meşruti monarşisini devirdi. Paris’te, ayaklanmacıların Temsilciler Meclisi’ni işgal etmesi üzerine, Louis Blanc gibi radikal önderlerin de yer aldığı bir geçici hükümet kuruldu ve çok geçmeden cumhuriyet ilan edildi.
Reklam
Beyin, mutlak bir hakimiyete değil, meclisle idare edilen hükümet gibi meşruti bir otoriteye sahiptir; görünüşte amir ve idareci beyindir, hükümettir; fakat hakikatte o toplumu oluşturan fertlerdir, hücrelerdir.
Eğer ültimatomu geri çevirirsem sizlerin ve onun istifasını kabul etmem gerekecek; ve halk onun Meclis'te yapacağı konuşmadan Hükümet ile meşruti krallık arasında bir seçim yapması gerektiğini öğrenecek. Açıkçası, böyle bir seçimde ben kazanırsam pek mutlu olmayacağımı söylemeliyim. Çünkü, böyle yetenekli bir bakanlar kurulunun varlığı İngiliz halkına kendi kendini yönettiği duygusu veriyordu.
İngiltere’de ilk davranan asilzadeler olmuş.ISLAHATA onlar kalkışmış önce.Bu itibarla onların isteğine uygun meşruti bir hükümet kurulmuş.Fransa'da yüksek ve orta tabakalar davranamamış,işin başına aşağı tabaka geçmiş ve Cumhuriyet yoluna gidilmiştir.Rusya'da ise ıslahata tabaka-yı ülyadan başlandı.EN KAVİ bir hükümet-i mutlaka kuruldu.Bizde de ıslahata başlayanpadişah oldu,bu bakımdan yeniçerinin ilgası strelitz askerinin ilgasına benzer. Lakin yeniçeri Devlet-i Aliye'nin kalbinde bir kanser gibiydi.Strelitz askeri ise Rusya'nın omzunda bir ur idi.Yeniçerilik Osmanlıların iliğine işlemiş ve ocaklar “asabiyet-i milliye”yerine geçmiş,devletin bütün dairelerini sarmıştı. Neredeyse devletin kendisiydi yeniçerilik.Yeniçeriler kaldırılınca İslam’ın kuvve-yi asabiyesine zaaf geldi.Açılan yerler nizami askerlerle doldurulamadı, pek çok ıslahat-ı dahiliye icrası lazım geldi,oysa devletimiz adem-i merkeziyet ile yönetilen bir ülke idi,eyaletin biri diğerine benzemezdi,idareleri de başka başkaydı. Bu farkları dikkate alarak ıslahatı ona göre yapmak gerekiyordu. Strelitz askeri,yeniçeri gibi Rusya'nın ne canıydı ne kanı.
Sayfa 119
Yeni Türkiye
Yeni Türkiye'nin eski Türkiye'yle hiçbir alakası yoktur. Osmanlı hükümeti tarihe geçmiştir. Şimdi yeni bir Türkiye doğmuştur. Tabii ki millet değişmemiştir. Aynı Türk unsuru bu milleti teşkil ediyor. Ancak idare tarzı değişmiştir. Ankara hükümetinden evvel İstanbul'da bir sultan ve bunun bir hükümeti vardı. Millet memleketin işlerine ancak vazifesi kanun yapmaktan ibaret olan bir meclis vasıtasıyla iştirak edebiliyordu. Bu hükümet tarzı millete istekli olduğu bağımsızlık ve hürriyeti vermeye kâfi değildir. Bu hükümet tarzının verdiği fena neticeler meydandadır. Sultan'ın hükümeti ve Sultan'ın kendisi de mesela Türkiye'nin bağımsızlığına son veren Sevr Antlaşması'nın şartlarını kabul ettiler. Diyebiliriz ki Sultan ve hükümeti kendi kendilerini öldürdüler. "Ama" diye devam etti Mustafa Kemal Paşa "Millet ölmek istemiyor, yaşamak ve iyi yaşamak için ne lazımsa onu yapmak istiyordu. İşte bunun içindir ki üç seneden beri idare tarzını değiştirdi, yukarıda izah ettiğim bir meşruti hükümete bedel, doğrudan doğruya milletten çıkan bir hükümeti kabul etti. 28 Ekim 1922 Le Petit Parisien Muhabirine Demeç (ATABE, c.14, s.54-55; Le Petit Parisien, 1 Kasım 1922; Renin, 2 Kasım 1922, No: 20, s.1; İkdam, 3 Kasım 1922, No: 9206, s.2; Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri III, Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Yayımları, Ankara, 1954, s.48-52)
Sayfa 148 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
57 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.