Burjuva filozoflar, gerçeği parçalara bölmek ve bu yolla, sömürücü sınıfın yararına, gerçeği olduğundan başka göstermek olanağını sağladığı için metafiziğe taparlar. Düşünce bütünü içinde gerçek olana ulaşır ulaşmaz derhal karşı çıkarlar; bu artık usule uygun değildir, bu artık “felsefeye" uygun değildir. Felsefe onlara göre, her kavramın uslu uslu yerini koruduğu bir klasördür. Burada düşünce, şurada madde; burada insan, ötede toplum vb. vb.
Tersine, diyalektik, her şeyin birbirine bağlı olduğunu öğretir. Ve bunun sonucu olarak, bir amacın gerçekleşmesi için hiçbir çaba yararsız değildir. Barış savaşçıları, savaşın kaçınılmaz olmadığını bilirler, çünkü savaşa karşı her eylem, değeri olan, barışın zaferini hazırlayan bir eylemdir.
İşte bunun içindir ki, diyalektikle donatılmış her devrimci militan, yüksek bir sorumluluk duygusuna sahiptir; hiçbir şeyi rastlantıya bırakmaz, her çabayı gerçek değeriyle ölçer.
Bu, gerçeğin tam olarak kavranması, uzağı görme olanağını sağlar. Yenilmez bir cesaret verir, öyle bir cesaret ki, Alman askerleri tarafından kurşuna dizilen diyalektikçi filozof V. Feldmann, son nefesinde; “Ahmaklar, sizin için ölüyorum," diye bağırabilir onlara.