Okurken tüylerim diken diken oldu…
Sonradan Müslüman olan biri İngiliz, diğeri İsviçreli ve ikisi de eski isimlerini atarak Muhammed adını almış insanlardan söz etmiştim. Yeni doğmuş bir bebek gibi olan İslâmî safiyetlerinden, heyecanlarından, diriliklerinden anlatmıştım. Aralarında geçen bir konuşmayı nakletmek istiyorum. Kısaca şöyleydi: Konya’da, Mevlânâ Hazretleri’ni ziyaret ettikten sonra türbenin bahçesinde bir taşın üzerine oturmuş aralarında Türkçe konuşmaktadırlar. Müslümanların bütün dünyada düştükleri acıklı durumu dile getirmektedirler. Etraflarına bakmakta ve bozulmanın vardığı boyutları görerek üzülmekte ve dertleşmektedirler. Nihayet biri ötekinin omzuna elini atarak teselli dolu bir sesle: “Üzülme dostum,” demiştir, “üzülme, inşaallah buralar da bir gün Müslüman olacaktır.”
Sayfa 179Kitabı okudu
“İmam-ı Rabbâní (Kuddise Sirruhu) Hazretleri 2. cildin 50. mektubunda şöyle buyuruyor; 'Şerîatın hakikatine kavuşmak için şerîatın sûretine uymak şarttır. Çünkü velâyetin (velîliğin) ve nübüvvetin (nebîliğin) bütün kemalleri, şerîatın sûreti üzerine kurulmuştur." "Şerefini muhafaza etmek isteyen, şerîatını muhafaza edecek. Sakalımın bir telini bile İstanbul'a değişmem."
Reklam
İbrahim Edhem Hz.
MEVLANA Hazretleri İbrahim Edhem'in hikâyesini şu şekilde anlatıyor: "İbrahim Edhem bir gece vakti tahtında otururken sarayı- nın damında ayak sesleri duydu. Damın üstünde birkaç insan sert adımlarla yürüyorlar, oradan oraya geziniyorlardı. İbrahim Edhem başını pencereden çıkardı: 'Kim o? Sarayımın damında ne işiniz var, neden oraya çıktınız?' diye seslendi. Yukarıdan cevap verdiler: 'Develerimizi kaybettik, onları arıyoruz." İbrahim Edhem hayretler içinde kalarak sordu: 'Gecenin bu vaktinde sarayın damında deve aranır mu, böyle bir yerde deve arandığını kim görmüş? Damdakiler cevap verdi:'Peki ya senin bir yandan tahta oturmuş, lüks içinde padişahlık ederken Allah'ı aramana, hatta bulmayı ummana ne demeli? Bizim damda deve aramamıza göre asıl buna şaşır malısın!' Bunun üzerine İbrahim Edhem tahtı tacı bırakarak ermişlik yolunu seçti."
Sayfa 183Kitabı okudu
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum. Ağladım. Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim. Karanlığı gördüm, korktum. Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi... Ağladım. Yaşamayı öğrendim. Doğunun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim... Zamanı öğrendim.
Tasavvuf sekiz temel üzerine kurulmuştur. Birincisi; cömertliliktir Bu İbrahim (a.s)'ın sıfatıdır. İkincisi; rıza'dır ki, bu İshak (as)'in sıfatı dır. Üçüncüsü; sabır'dır ve Eyyüb (a.s)'ın sıfatıdır. Dördüncüsü; işarettir ki (Allah'ın her hadisedeki rolünü bilmek), Zekeriyya (as) sıfatıdır. Beşincisi; kurbettir ki (yakınlık), Yahya (a.s)'ın sıfatıdır. Altıncısı; tasavvuftur ki (mana yolculuğu), Musa (a.s)'in sıfatıdır. Yedincisi fakirliktir (kulluğu bilmek) ki İsa (a.s)'ın sıfatıdır. Sekizincisi, aşktır ki, bu da Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)'in sıfatıdır.
Sayfa 236Kitabı okudu
“Çünkü artık yoldan çıkıp bir hendeğe devrilirsem Maşuk’un bana kanatlar bahşedeceğine olan imanım tamdı; bunlar beni bulutların üzerine yükseltmese de en azından o hendekten çıkaracaktı…”
Sayfa 174
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.