“İşte gerçek hayatta hep kötüler kazanırken, masallardan kutsal kitaplara devinilmiş mucizelerden medet uman cahil halk iyilerin kazanacağını ümit ederek yaşar ve Tanrı adına konuşan kötülerin emrindeki ruhban sınıfına itaat eder. İstenilen de budur. Bencil insanoğlunun yönetici olabilen kısmı, sömürüsünü devam ettirebilmek için yönettiğinin koşulsuz itaati için dini kullanır.”
Mevlüt uzaktan şehrin pırıltılı ışıklarını, kadifemsi geceyi, İstanbul'un neon lambalarını fark ederdi. Bazen yıldızlı lacivert gökte tek bir yıldız dikkatini çeker, eli sürekli söylenen babasının iri eli içindeyken o yıldıza doğru yürüdüklerini hayal ederdi. Bazen şehir hiç gözükmez ama civardaki tepelerdeki on binlerce küçük evin soluk ve turuncumsu ışıkları Mevlüte artık tanıdığı bu âlemi olduğundan daha pırıltılı gösterirdi. Bazen de yakındaki tepenin ışıkları puslu havada kaybolur, Mevlüt gittikçe yoğunlaşan bir sisin içinde köpek havlamalarını işitirdi.
"İmam-ı Gazâlî Hazretleri’nin “Ey Oğul” ve “On Kural” adlı iki risalesini ihtiva eden bu eser, ahlaki erdemlerle bezenmiş fertlerden oluşan bir toplumun inşası için yapılması ve kaçınılması gereken hususları ele almaktadır
Teorik ahlaktan ziyade bunun uygulanışına yönelik olan Ey Oğul, İmam Gazâlî Hazretleri’nin ahiret kaygısı taşıyan bir öğrencisinin samimi bir girişimi olarak vücuda gelmiş ve bütün çevrelerce muazzam bir alaka görmüştür. Bu alakanın en büyük nedeni de hiç şüphesiz, onun “Ey oğul!” derken aslında bütün gençleri muhatap alması ve gençlerin de eserde kendilerinden çok şey bulmasıdır.
Aynı şekilde On Kural isimli risale de bir müminin uyması gereken olmazsa olmaz esasların çerçevesini çizmekte, ahiret ticareti için dünyaya gelen insanlara adeta kolaylık sağlayacak bir formül oluşturmaktadır.
Bu eser kolay okunabilecek bir hacimde olmakla beraber, büyük hakikatlerin ipuçlarını taşıdığı için oldukça büyük bir öneme sahiptir."
“Modern bilim ve kadim metinlerde anlatılan kehanetler örtüşmektedir. Medeniyetimizin başlangıcında, çoğu bilgiler rahipler tarafından gizli olarak tutulurdu. Onlar, belki de geçmiş felaketlerden kurtulmayı başarmış ve gelecek nesilleri yeni bir iklim felaketinden kurtaracak bazı kadin bilgileri koruyucusudurlar!”
En çok da, öylesine, başıboş yürümelerinden haz alıyor. Yürüdükçe, kat ettikçe hiçbir şeyin eski haline dönmeyecekmiş hissine kapılmak cezbediyor onu. Yürürken düşünmeyi, anımsamayı, bazen unutmayı ... paha biçilmez buluyor.