“Hayalcilerin bir özelliği de diğerlerini düşünmeleridir, fazlasıyla, hastalık boyutunda düşünmeleridir. Diğerlerini düşünmek, muhtaçlar için bağış kampanyaları düzenlemek anlamında değildir. Çok daha küçük detaylarda diğerlerini düşünmekten bahsediyoruz. Mesela takside, taksi şoförü sana bozulur diye kulaklıkla müzik dinleyememektir. Ya da bozuk paran olmadığı için bakkalı daha fazla uğraştırdığından dolayı kısa süreli acı çekmektir. Yürüyen merdivenlerde sağda dursan bile aşağıdan yürüyen birine azıcık mani olurum da geçmesini zorlaştırırım diye korku duymaktır. Sonuçta biz varolmayanlarız, bu varoluşa uymadığı için hiçliği tercih eden, dünyayı hayallerle boyamayı hayal eden bir avuç sersem hayalciyiz. Neden bir gerçekçinin birkaç saniyesine mal olmaktan çekinelim ki diye soruyor olabilirsin. Ama mevzu o kadar basit değil. Biz varolmayanlar, sıfırlar ya da hayalciler... Şu an hapsedildiğimiz bu gerçekliği güzelleştirmek istiyorsak karşılaştığımız insanların, onlar gerçekçi olsa bile, hayatlarını zorlaştıracak hareketlerde bulunmayı istemeyiz. Onlar bizim hayatlarımızı kâbusa çevirmekte beis görmemiş olabilirler ama biz, hem onlar hem kendimiz için dünyayı düzeltmekle, varoluşu tamir etmekle yükümlüyüz. Onun için, gerçekçilerin kapattıkları kapıyı açana kadar her an en ufak harekette bile etrafımızı düşünmemiz gerekir. Hayalperest kırılganlığıdır bu; kendi hazzından çok başkasını düşünmek...”