Morun diğer adı böğürtlen rengidir. Mor kelimesinin etimolojik kökeni, Ermenice morm "karadut veya böğürtlen" sözcüğüdür. Karnabaharın, üzümlerin, meyvelerin, sebzelerin ve çiçeklerin mor renkleri, antosiyanin adı verilen doğal pigmentlerden gelir.
Bunu Kaşgarlı Mahmud, 11. yüzyılda cevaplamış: Türkler çekirdekli meyvelere genel olarak erik demişler. Sarıg erük (sarı erik) "kayısı"; tülüg erük (tüylü erik) "şeftali"; kara erük (kara erik) "mürdüm eriği"dir. Bu meyvelerin bahçesine erüklük, bunları canın çekmesi durumuna erüksemek, bu ağaçlardan birinin meyve vermesine de erüklenmek denir.
Bir ilaç içsem bari diye düşündüm,
Biraz kolonya sürünsem,
Ferahlasam, pencereyi açsam.
Şöyle bir şey yazdım sonra:
Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre
Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
Berbattı,
Bir şiire böyle başlanmazdı.İç ses diye söylendim,
Ardından Yıldırım Gürses...
Aptal aptal güldüm bir de buna.
Ayşecik
Bir ilaç içsem bari diye düşündüm,
Biraz kolonya sürünsem,
Ferahlasam, pencereyi açsam.
Şöyle bir şey yazdım sonra:
Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre
Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
Berbattı,
Bir şiire böyle başlanmazdı.
Konu: "Ağaç, meyvesi olunca başını aşağı salar." atasözünü açıklayınız.
Ana düşünce: Bilgili ve deneyimli insanlar olgunlaşır ve alçak gönüllü olurlar.
(Bu atasözü değişmece anlamlıdır. Anlatılmak istenen düşünce, olgunlaşan meyvelerin ağaç dalını eğmesi değil, insanın bilgisi ve deneyimi arttıkça alçak gönüllü olmasıdır.)
Bir ilaç içsem bari diye düşündüm,
Biraz kolonya sürünsem,
Ferahlasam, pencereyi açsam.
Şöyle bir şey yazdım sonra:
Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre
Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
Berbattı,
Bir şiire böyle başlanmazdı.