Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Milliyetçilik, milleti olmayanlar için faşizmdir. ~ Hüseyin Nihal Atsız~
Çok daha önemli şahsi dertlerim var ama ülkedeki Türklüğün geldiği noktadan çok rahatsızım. Milliyetçilik, Türkçülük, Turancılık adına ne denirse denilsin, şanlı bir şey olmalı. Hatta ırkçılıkta bile durum çok rahatsız edici (ırkçılığın zaten doğru olmamasının dışında) Nihal Atsız'ın ırkçı olması mesela kötüdür ama eserleri de ortada, Türk dünyası için çabası da. Bugün birileri ırkçılığı bile beceremiyor. Önce ırkçılığı Arap düşmanlığına sonra İslam düşmanlığına çevirdiler. Zamanının gayrimüslim Türkçülerinden birine İslam sorulunca "milletimin dinidir, hürmet ederim" demişti. Irkçılığın bile bi haysiyeti var, olmalı. Etnik kökenden bağımsız olarak Türklük, vatan sevgisidir. Vatan mı o zaman can feda anlayışı binlerce yıldır her Türk devletinin anlayışı oldu. Bugün yine öyle olmalı. Vatana can feda derken, vatana aşk derecesinde bağlılık gösterirken vatan sevgisi imandandır diyeceğiz.
Reklam
"Müslümanın milliyeti akidesidir" der
Seyyid Kutub
Seyyid Kutub
"Müslümanın" ümmet bilincini benimsemesi gerekir millet anlayışını değil. "Milliyetçilik cehaletin hüküm sürdüğü toplumlarda görülen bir hastalıktır" der devamında
Seyyid Kutub
Seyyid Kutub
Benim anladığım milliyetçilik esir milletlerin kurtuluşu için bir merhaledir, üreticinin hakimiyetini temin edinceye kadar sürecek bir merhale. görünürde milli görünen bütün gruplar ve disiplinler sınıf kavgasıdır.
336 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
homo deus ve sapiens a oranla daha başarılı bulduğum kitap. diğer iki kitapta yazar her ne kadar gerçekçi bir takım öngörüler ve tarihi bilgiler sunsa da bunların birçoğu çok ileri tarihleri ya da geçmiş tarihleri ilgilendiren konulardı daha çok. bu kitapsa biz 21. yüzyıl insanlarını ilgilendiren konular üzerine yoğunlaştığı bir kitap olmuş. kitap boyunca yakın tarihte yaşanan ya da yakın gelecekte yaşanabilecek olaylar ve gelişmelerin gelecek üzerindeki olası etkileri başarılı bir şekilde ele alınıyor. 21 ayrı konu başlığı altında yazar bize bu konular hakkındaki düşüncelerini paylaşıyor. özellikle bazı bölümlerde yazar gerçekten tutarlı ve akla yatkın öngörüler sunuyor. verdiği bazı bilgi ve örneklerle de birçok durum ve konu hakkında oldukça ikna edici, pekiştirici bir anlatı hakim kitapta. milliyetçilik, din gibi yakın tarihimizi ve geleceğimizi etkileyen faktörlerin geçmişi ve geleceği güzel işlenmiş. aynı zaman da yakın zamanda gelişmiş ve gelişmekte olan teknolojilerin neden olabileceği yapıcı ve yıkıcı etkiler de başarılı bir şekilde aktarılmış. ilk iki kitabı okuduysanız mutlaka alıp okuyun derim. zaten hem ilk iki kitaba oranla 100 sayfa daha kısa hem de daha nokta atışı içeriğe sahip. ilk iki kitabı okumamış birisiyseniz de yer yer diğer kitaplara alıntılar yapılsa da kitabın genelini gayet rahat şekilde anlayacağınızı düşündüğüm için alıp okunması gereken bir kitap olacağı düşüncesindeyim.
21. Yüzyıl İçin 21 Ders
21. Yüzyıl İçin 21 DersYuval Noah Harari · Kolektif Kitap · 20187,6bin okunma
Reklam
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
3 Mayıs 1944 testiyi getirene falaka, kırana ödül kabilinden bir davadır.
Siz yalnız komünistleri Bakanlığınızda beslemek, uğradıkları hücumlara karşı onları müdafaa etmekle de kalmadınız. Bakanlığınızın telkinleriyle milliyetçilik belâsına başlarını soktuğunuz tam 23 genci İspanyolların engizisyonuna rahmet okutacak işkencelerle ezdirdiniz, harap ettiniz ve hırpalattınız...
Milliyetçilik milleti olmayanlar için faşizmdir. Türkçüler Günümüz kutlu olsun.
"Milliyetçiliğin bölümleri veya farklı farklı düşünceleri yoktur. Tek bir milliyetçilik vardır: O da tüm uluslardan daha görkemli olan Türk milliyetçiliğidir."
Reklam
“Türkçüler! Toplu veya yalnız, her yerde 3 Mayıs'ı analım. Analım ve Kür Şad'ın hatırasını yüceltelim.” 💬H. Nihal ATSIZ (3 Mayıs 1944)
26 kişilik bir silahlı Taşnak çetesi, 26 Ağustos 1896'da banka çalışanlarını rehin alarak, İstanbul'daki Osmanlı Bankasını işgal etti. Bankanın pencerelerinden dışarıdaki polise ve yoldan geçenlere ateş açtılar. Hükümete karşı bir bildiri hazırladılar ve bankayla birlikte içeride rehin tuttukları kişileri de havaya uçurmakla tehdit ettiler. Şehirde ise Taşnaklar, hükümet binalarına ve sivil halka karşı bir bombalama programına başladılar. İsyancılar ateş açarak ve bombalar atarak, okulları, depoları ve evleri işgal ettiler. Umulduğu gibi, bu saldırılar, İstanbul Ermenilerine karşı Müslüman halkın öç alma eylemlerini teşvik etti. Çoğunluğu Ermeni olan yüzlerce insanın öldüğü bir dövüş patlak verdi.
Sayfa 63 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okuyor
Hınçaklar amaçlarına ulaşmakta tam bir başarısızlığa uğradılar. İsyanların başarısı Avrupa'nın müdahalesine bağlıydı. Kendi isyanlarının Bulgaristan'daki modeli takip edeceğini ummuşlardı. İlk başlarda, plan başarılıydı: kendi kışkırtmaları Müslümanların, Ermeniler üzerine hücumunu artırdı. Avrupa'da, Müslümanların Ermenileri öldürmesi çok mübalağalı olarak, hatta çatışmayı başlatmış olan Ermenilerin Müslümanlara saldırısından çok az söz edilerek rapor edildi. Ama yine de Avrupalılar müdahale etmediler. Diğer Avrupalılar, Osmanlı İmparatorluğu'nun, Ermeniler lehine parçalanmasının Rusya'nın işine yarayacağından korktular: Rusya'nın düşmanı olan Osmanlı İmparatorluğu ortadan kalkabilirdi. Yeni kurulacak herhangi bir Ermeni varlığı Rusya'nın etki sahasına girerdi veya büyük olasılıkla kuzeydeki Ermeni eyaleti gibi Rus İmparatorluğu'na eklenirdi. Güçler dengesi İngiltere ve Fransa'nın buna izin vermemesini gerektiriyordu.
Sayfa 60 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okuyor
Ermeniler 1895'in Ekim ayında Bitlis'te, Cuma namazı sırasında camide ibadet etmekte olan halkın üzerine ateş açtılar. Güvenlik güçlerinin camilere müdahale etmesi üzerine, isyancılar depoları işgal edip sokaklarda Müslümanlara ateş ettiler. Misilleme olarak, Müslümanlar da Ermenilere saldırdı. Polis asayişi temin etmeye çalıştı ve ilave güç yollanması için haber salmak istedi, ama Bitlis'in dışarıyla irtibatını sağlayan telgraf telleri kesilmişti. 120 Ermeni ile 30 Müslüman'ın öldüğü rapor edildi. Ermeniler 1895'in Kasım ayında, Diyarbakır'da bir camideki Müslümanlara, Cuma namazı sırasında ateş açtılar. Olayın ardından çıkan çatışmada, çarşıdaki dükkânların çoğu yangından telef oldu. Hem Ermeniler hem Müslümanların her ikisi de can aldı ve yangınları çıkarttı. Ermeniler aynı ay içinde, Merzifon'daki camide ibadet etmekte olan Müslümanlara, Cuma namazı sırasında saldırdılar. Konsolos- lar onların "çok sayıda" Müslümanı öldürdüğünü kayıt ettiler. Takip eden pazar günü ise Türk, Kürt ve Çerkezler, Merzifon çarşısına saldırdılar. Bu çarşıdaki dükkânların çoğu Ermenilere aitti. Yağmacılık ve katliam sırasında; "Birçok Ermeni hayatını kaybetti.
Sayfa 51 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.