480 syf.
10/10 puan verdi
Öğrenme aşkıyla geçti ömrümüz,aşkı öğrenemesek de... Elif Şafak'tan okuduğum her eser yazara hayran olmama sebep. Bu ne güzel bir anlatım, ne güzel bilgi ve ne güzel bir kurgu... Bazı kitaplar vardır, hani okurken sanki sizi de kitabın içinde o anlara şahit kıldıran, karakterlerin arasında dolaştıran, o dönemde, onların arasında onlardan biriymişsiniz gibi bir his verdiren kitaplar... Ben de işte gerçekle kurgunun iç içe olduğu bu kitabı okurken o hissi doyasıya hissedenlerden oldum. Bu eser benim için ayrı bir öneme sahip. Kitabı okurken o kadar benimsedim ki her sonuna yaklaştığımda daha yavaş okudum hep devam etsin istedim... Ama maalesef her güzel şeyin sonu olur zaten değil mi? :) Eser, Mimar Sinan'ın 4 çırağından biri olan Cihan'ın hikâyesi üzerine kurulu. Cihan, hem filbaz hem de mimar kalfası. Mimar Sinan'a karşı sadık, iyi bir öğrenci. 3 Padişah dönemine yer vermiş yazar. Dönemin camileri, insanları, yaşayış biçimleri, iktidar kavgaları, bilime karşı tutumları, dine olan bakış açıları ele alınmış. Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı olan Mihrimah'a âşık Cihan. (Mihrimah, Güneş ve Ay demek. Çok güzel bir isim değil mi?) Adına yaptırılan Mihrimah Sultan Camii'ye de gitmek bir gün nasip olur inşallah. Kitapla kalın, sevgiler.
Ustam ve Ben
Ustam ve BenElif Şafak · Doğan Kitap · 201312.2k okunma
349 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Efsane Efsane Efsane
Ben Canım Osmanlı'ya bir daha aşık oldum galiba. Muhteşem Osmanlının Muhteşem Yüzyılının banisi Kanuni Sultan Süleyman asla zihinlerimizde işlenen yanlış tasavvurla sahip biri değil, o çok başka bir daha.. Kanuni ve dönemini kısmen de öncesini anlatan muazzam bir eser. Kitapta her satır beni benden aldı ama özellikle Koca Mimar Sinan'ın, Kanuni ve Hürrem Sultan'ın kızı Mihrimah Sultan'a olan kısmen platonik aşkı ve bu aşkını yaptığı tüm eserlerine işlemesi beni benden aldı. Süleymaniye Camii, Şehzade Cami, çeşmeleri, Üsküdar ve EdirneKapıda karşılıklı bulunan iki tane Mihrimah Sultan Camileri ve geri kalan tüm büyük eserlerine aşkını işlemiş meğer koca mimar. Bahsettiğim yerleri daha önce görmüş olmamdan kaynaklı olsa gerek çok etkilendim, o satırları okurken sanki bir yandan bu eserlerin mekanlarında geziyordum bir yandan aşkını izliyordum koca mimarın. Farkındaysak günümüzde artık böyle büyük eserler yok acaba sebebi öyle büyük aşklarin da kalmamış olması mı? Neyse hülasa çok güzel kitap. Yazardam Allah razı olsun.
Muhteşem Osmanlı Kanuni Sultan Süleyman
Muhteşem Osmanlı Kanuni Sultan SüleymanYavuz Bahadıroğlu · Nesil Yayınları · 2013656 okunma
Reklam
MİMAR SİNANΊΝ İZ BIRAKAN ESERLERİ
20 yaşındaki oğlu Şehzade Mehmet'in vefat etmesine çok üzülen Kanuni Sultan Süleyman Han, oğlunun ismine bir cami yaptırmak istemiş. Mimar Sinan'ı yanına çağırarak emri vermiş. Böylece 1544 yılında Şehzade Camii'nin yapımına başlanmış. 4 yılda tamamlanan bu muhteşem caminin avlusunda medrese, han, hamam ve hastane de varmış. Sinan, Şehzade Camii'ne "çıraklık eserim" demiş. Kanuni Sultan Süleyman Han, İstanbul'da, kıyamete kadar ayakta kalacak, adına yaraşır bir eser bırakmak istemiş. Bu yüzden Mimar Sinan'ı yanına çağırıp ihtişamlı bir külliye (içinde cami, medrese, kütüphane vs. bulunan yapılar bütünü) yapmasını istemiş. Böylece Mimar Sinan, "Gayret bizden, tevfik (başarı) Allah'tan!" diyerek kolları sıvamış. 13 Haziran 1550 tarihinde külliyenin baş tacı olacak Süleymaniye Camii'nin temelini atmış. 7 sene gibi kısa bir sürede, devrin en güzel binalarından birini ortaya çıkarmış. Süleymaniye Camii, günümüzde bile İstanbul'un Osmanlı'dan kalan en ihtişamlı camisidir. Sinan, bu cami için "kalfalık eserim" demiş. Sultan İkinci Selim Han, Mimar Sinan'dan kendi adına Edirne'de bir cami yapmasını istemiş. Bu caminin de o zamana kadar yapılan bütün camilerden büyük olmasını arzu etmiş. Mimar Sinan, 1568 yılında başlamış Selimiye'yi yapmaya. 7 senede tamamlamış inşaatı. Selimiye Camii, dünyanın en güzel camilerinden birisi olmuş. Mimar Sinan bu cami için de "ustalık eserim" demiş.
Kılıç Ali Paşa Camii
Kılıç Ali Paşa, devrin padişahı Sultan III. Murad'dan, cami yapmak için deniz kenarında bir yer tahsis etmesini ister. Fakat Sultan III. Murad karadan bir karış bile vermeyince deniz üzerine inşa edebiliyorsa etmesine müsade eder. Durum Mimar Sinan'a anlatıldı ve ondan imkansızı yapması istendi. Mimar Sinan işe koyuldu ve inşaata başladı. Herkes 'Yıkılacak, böyle su üstünde cami olmaz' diyordu. Sinan söylentilere kulaklarını tıkamış çalışıyor ve zaman zaman şöyle dua ediyordu: "Deryalar kudursa ve azgın dalgalar kubbenin tepesinden aşsa, yine bu mabedi kıyamete kadar baki eyle Ya Rabbi!" Eserini tamamladı ve anahtarı Kılıç Ali'ye teslim etti. Bu cami, Mimar Sinan'ın eşsiz dehasını yüzyıllar sonrasına taşıyan eserlerinden yalnızca biridir. Kılıç Ali'nin kabri de bu camidedir.
Sayfa 176Kitabı okudu
Camiin içi meşalelerle aydınlatıldığı halde neden islenmezdi?
Geçmişte camiler kandiller mumlar ve meşalelerle aydınlatılırdı bunlar yoğun is çıkaran aydınlatıcılardır. Buna rağmen ne Süleymaniye Camii'nde ne de Selimiye Camii'nde islenme oluşmazdı. Çünkü çeşitli teknik yöntemlerle Sinan, çıkan isin duvarları kirletmesini önlemişti. Çıkan is, hiç duvarlarla temas etmeden, iç hesaplar sonucu oluşturulan hava akımı sayesinde özel olarak yapılan bir delikten dışarı süzülürdü.
Sayfa 112Kitabı okudu
BİR EBEDİYET SIRRI : SELİMİYE CAMİİ
"Çıraklığımı İstanbul'daki Şehzade Camii'nde yaptım. Kalfalığımı da Süleymaniye Camii'nde tamamladım. Fakat bütün gücümü bu Sultan Selim Han Camii'ne sarf edip ustalığımı ayân ve beyân ettim. " (Mimar Sinan) Sinan'ın 80 yaşını geçkin bir çağda yaptığı ve "ustalık eserim" dediği Selimiye Camii de herkese ibret olsun! Selimiye sadece Osmanlı mimarisinin zirvesi değil tüm dünya mimarisinin de sayılı eserleri arasındadır.
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
MİMAR SİNAN'IN ÇIRAKLIK ESERİ: ŞEHZADE CAMİİ
Caminin içine girdiğiniz anda, şiirsel bir bütünlük fark edersiniz. Farklı boyutlardaki kubbelerin buluşması, kemerlerin birbirine bağlanması, farklı renklerdeki süslemeleri, minber ve mihrabın mermer işçiliği ile Koca Sinan sanki bize kâinatta da süre gelen hareketliliği hatırlatmak istemiştir.
Hey Hat
Mürekkep Mimar Sinan bu büyük ve haşmetli Camii tamamladıktan sonra, o dönemde elektrik olmadığı için Camii içerisine 275 adet kandil ve mihrabın iki yanına da dev mumlar koydurarak yapının aydınlanmasını sağladı. Daha sonra ise bu kandillerden ve mumlardan çıkan isin Camii içerisine ve özellikle kubbeye zarar vermemesi için orta kapının hemen üst
Atatürk'ün zamanında 64.000 kişinin KAFATASı fişlenmişti!
1 Ağustos 1935 günü Sinan'ın Süleymaniye Camii'nin yanındaki mezarı Atatürk'ün direktifiyle Türk Tarih Kurumu'ndan bir heyetin huzurunda açılır. İskelet büyük oranda bozulmuştur (bazı gazetelerse sağlam çıktığını yazar). Kafatası yassı-geniş (brakisefal)çıkarsa 'Türk', uzun (dolikosefal) çıkarsa 'öteki'
Çok kısa bir zamanda, dört bir tarafta coğrafi şartları, malzemeyi tanıyan -malzemeyi tanımak çok önemli- ustaların kendine özgü bilgilerini kapan bu kişiler standart bir mimarî geliştirebilmektedirler. O kadar ki, Yunanistan'ın bugün Trikala denen Tırhala'sındaki Osman Şah Camii, Halep'teki camiler ve İstanbul'daki Mimar Sinan eserlerini tanıyabilmek için eğitimli mimar olmak gerekmiyor. Bunları gören, bir kaçına dikkatli bakan herhangi bir şehirli, mimari bilgisi olmasa bile, aynı mimarın elinden çıktığını anlar. İşte böyle özgün üslûp sahibi olmak, ancak dâhilere hastır.
Reklam
Selimiye Camii'nin İnşaatı
1568 veya 1569'da yapımına başlanılan Selimiye Camii 1574'te tamamlandı. Ancak İkinci Selim, rahatsızlığından dolayı Mimar Sinan'ın bu muhteşem eserinin bitmiş halini göremedi.
Sayfa 104Kitabı okudu
Ayasofya!
Ayasofya, her zaman şeriatçıların bir bahanesi ve kavga nedeni oldu. Neydi Ayasofya'nın önemi? Bu kavga daha ne kadar sürecekti? Bu soruların yanıtını biraz daha net alabilmek için tarihe bakmak gerekiyor. Ayasofya, 24 Ekim 1934'te, Atatürk'ün emri ve Bakanlar Kurulu Kararıyla müzeye çevrildi. Aradan geçen 60 yıl boyunca,
Sayfa 94 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
Bir bireyin ne olduğunun tespiti tarihi esere duyarlılığı ile ölçülür.
Örneğin, Edirne'de Mimar Sinan'ın inşa ettiği köprülere asfalt döküldüğünde ya da Konya'da Selçuklu Çinili Camii kazma kürek yıkıldığında gösterilen hassasiyetin şiddeti ile bir Roma veya Bizans eserine karşı gösterilen hassasiyetin şiddeti karşılaştırılarak bu topraklarda yaşayan insanların mensubiyetleri ölçülebilir.
Sayfa 26 - Papersense YayınlarıKitabı okudu
Her yerde MİMAR SİNAN
Kumlarla oyalanıyor, kum ile oynuyor, kum ile yakınlaşıyordum. Rahmetli Mimar Sinan'a Fatiha okudum. Şişelerimdeki kurumu her düşündüğümde onun harikulade bir daha oluşunu yeniden düşünüyordum. Süleymaniye'yi yaparken mimarinin bütün incelikleri yanında aydınlatma imkanlarının da en gelişmişini tatbik etmiş ve camii içindeki yanacak yüzlerce mumun çıkaracağı isi bile hesap etmişti. İs deyip geçmemeli; yıllar içerisinde duvarları, tavanı, her yeri simsiyah edebilir. İşte bu yüzden Sinan usta, yapının içinde gezinecek havanın yönünü bir hendeseye bağlayarak caminin beyaz küfedeki taşlardan oluşan duvarlarını ve mermer sütunlarını simsah olmaktan ebediyen kurtarmıştı. Yetinmemiş, isten hasıl olacak kurumu da işe yarasın diye bir yerde toplamış; görünmez çizgiler halinde gelip Kuzey cephedeki ana giriş kapısının üstündeki Batı dediğinde biriktirmişti noktalı veriyor yüzyıllar sonra ben mürekkep yapabileyim diye... Deha. Sınavı düşünmek çölün ortasında İstanbul'u hissetmek gibiydi. Süleymaniye grubundan mürekkep edilmek için yarışan hattatlar geçti gözümün önünden.
"Mesela" Diyordu, "Mimar Sinan'ın Türk olması ikinci derecede bir meseledir, çünkü Süleymaniye Camii Türk'tür ve Türklüğün eseridir. Milliyet, mühtedi bir Rum olan Koca Mustafa Paşa'ya bir Rum kilisesini camiye tahvil ettiren kudrettir! Asırlar içinde ve vatan çerçevesinde lisana, çizgiye, nağmeler ne ayar verdinse onlar bizi ifade eder! "
Sayfa 254Kitabı okudu
485 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.