ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
Yasa koyuculuğundan dolayı Süleyman-ı Kanuni/Kanuni Sultan Süleyman olarak ünlenmiş, Divriği Ulucamii minare kitabesinde "Süleyman Şah bin Selim Şah" künyesiyle anılmıştır. Büyük bir divan oluşturan şiirlerinde Muhibbî mahlasını kullanan bu padişahı Batılılar, Magnificent Magnifique-Der Prachtige (Muhteşem) ve Grand Turc (Büyük Türk)
Sayfa 142 - 10- Kanuni Sultan (I.) SüleymanKitabı okudu
Reklam
Edirne'deki En Önemli Eser; Selimiye Camii
Caminin müezzin mahfilinin mermer ayaklarından bir tanesinde ters lale motifi bulunuyor. Rivayete göre, caminin yapılacağı arsa üzerindeki lale bahçesinin sahibi bu arsanın satılmasını istemeyen bir kadın. Mimar Sinan'ın ısrarı ile inadından vazgeçen kadının tek isteği cami içinde bir lale motifinin bulunması oluyor. Mimar Sinan'da bu isteği kabul ediyor ve cami içine lale motifini yapıyor. Yapıyor yapmasına ama kadının ısrarlı davranışını temsilen ters bir lale olarak!
Her sanat adamının bütün eserleri içinde, kendinin de beğendiği bir eseri vardır. Bütün mimari üstatları Sinan'ın şaheseri olmak üzere, Süleymaniye'yi tanıyorlar ve Bizans ufkunun şeklini değiştiren bu büyük abide önünde hürmetle eğiliyorlar. Fakat Sinan, kendi şaheseri Saii'ye yazdırdığı anılarında, yaptığı bütün binalar arasında kıymetsiz bir olay gibi bahsediyor. Onun, kendince, bütün sanatını gösteren bir eseri var: Edirne'de II. Selim Camii..
Sinan'ın eserlerinden, Süleymaniye'yi, Ayasofya ile mukayese etme arzusu, daima sanat tarihçilerini meşgul etmiştir. Halbuki bu mabet iç görünüşü itibariyle tetkik edilirse, Osmanlı mimarisinden en esaslı ayrılık noktasını bulmak mümkündür. Bu Bizans yapısı, iç görünüşünde uzunlamasına bir tesir yaratmaktadır. Halbuki esas plân kare üzerinedir. Ancak batı ve doğu kemerlerini taşıyan sütunların, iki galeri halinde üstüste yapılmış olmasından bu kısım duvar hissini vererek dikdörtgen gibi görünür. İşte bu, iç görünüş, Türk İslâm camilerinde yoktur. Sinan devri yapılarında, bilhassa Edirne'deki Selimiye ile tamamen bir kare içinde, büyük kubbenin bütün hasmetini hissettiren bir tarzda tahakkuk ettirmiştir. Sinan'ın kubbe inşaatında o zamanki teknik imkânlarla gösterdiği yüksek sanat kudretine, hayran olmamak elde değildir.Çünkü insan o binaya girdiği vakit, haşmetli kubbenin altında, destek kısımlarına dikkati çekilmeden, sadece başını saran geniş ahenkli yuvarlaklığın boşlukta imiş gibi, doğrudan doğruya ilâhi tesiri altında kalır.
Her sanat adamının bütün eserleri içinde, kendinin de beğendiği bir eseri vardır. Bütün mimari üstatları Sinan'ın şaheseri olmak üzere, Süleymaniye'yi tanıtıyorlar ve Bizans ufkunun şeklini değiştiren bu büyük abide önünde hürmetle eğiliyorlar. Fakat Sinan, kendi şaheserinden Sai'ye yazdırdığı anılarında, yaptığı bütün binalar arasında kıymetsiz bir olay gibi bahsediyor. Onun, kendince, bütün sanatını gösteren bir eseri var: Edirne'de II. Selim Camii...    Sinan'ın bu eserinde en çok övünmesini gerektiren nokta, asırlardan beri bütün kilise ve daha doğrusu Hristiyan mimarisine örnek olan eski ve tarihi bir abideye İslam ve Türk sanatıyla üstün gelmiş olmasıdır. İşte, Sinan'ın Edirne Camii'ni, Süleymaniye'den de fazla övmesinin tek sebebi: Milliyet benliği...
Reklam