"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Bu aralar okuyasım yok. Bu aralar dediğim, çarşambadan beri. Aslında yeni öykücülerdi gözüme kestirdiklerim, yerlilerden, okur, anasını ağlatır, en az 10 öykü kitabı bitiririm niyetindeydim. Olmadı.
Bodrum'daydık. Senesini unuttum. Keçiboynuzu alırım niyetine köylülerin kurduğu pazara gitmiştim. Zelo, kızım, daha 5 yaşında bile yoktu. Terlemiş
Kediler ve cam sıvıdır. Hemen hemen her yere girer kediler ve girdikleri kabın şeklini alabilirler. Cam belli etmez ama akışkandır. Bir camı dik bir şekilde yıllarca bırakırsanız, misal yüz yıl. Üst kısmının inceldiğini alt kısmının kalınlaştığını görebilirmişiz. Bunu bana kim anlattı hatırlamıyorum. Sivas'ta anlatıldığını hatırlıyorum. Kar
Benim küçükken bayram gibi bayramlarım vardı. Bayram günü yaklaştıkça beni tarifsiz bir sevinç yumağı karşılardı. Arefe günü yeni kıyafetler alırdı babam, yatmadan önce başucuma koyar, sabah olsada güzel kıyafetlerimi giysem, sabah namazı bir an önce gelse diye sabırsızlıkla beklerdim.
Bayram namazını babamın dizinin dibinde mahallemizin
6.Sınıftayken Türkçe öğretmenim performans ödevi olarak Şeker Portakalı kitabını okuyup 2-3 sayfa ile özetlememi istemişti. Kitabı çok beğendiğimi hatırlıyorum fakat ezberci eğitim sistemimizden dolayı kitap nasıl özetlenir bilmiyordum. Üstelik 2-3 sayfa! Sayfalardan beğendiğim cümleleri bir araya getirip bir şeyler yazmaya çalışmıştım. Şimdi bakıyorum da kitaplar hakkında inceleme yazabiliyorum. Özet denilince kurallı, uzun, birinin beğenisine sunman gereken bir şeymiş gibi algılıyorsun o yaşlarda.. Halbuki okuduklarını düşünme, yorumlama, sorgulama yeteneği kazandırmalılarmış bize!
Kitaba dönecek olursam küçük bir çocuğun dünyasına misafir oluyorsunuz. Yaşından çok daha olgun, okula gitmeden okumayı öğrenen, zeki, sevgi dolu, hassas, naif bir kalbi olan, yerinde duramayan ve bu yüzden de epey dayak yiyen bir çocuk Zeze. Öyle ki ölmeyi bedenen yaşamın son bulması olarak değil de ‘artık yüreğimde sevmem olur biter’ olarak gören koca yürekli bir çocuk Zeze. İhtiyacı olan sevgiyi ailesinden değil de portakal ağacından, Edmundo dayıdan ve Portuga’dan fazlasıyla alıyor. Ayrıntıları okuyarak öğrenin derim. Çok akıcı bir dili var. Zeze ile tanışmanızı isterim. Keyifli okumalar.
“Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”
“Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
“Gider gibi yaparız.” (syf 157)
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022230.9k okunma