bütün yaşama cesaretimi ölülerden alıyorum. anlatılarında yaşadığım ölülerden. bu kahrolası dünyayı, yaşanır bir dünyaya dönüştürmeyi başarmış ölülerden. dünyanın ihtiyacı olan, her olguyu vermiş, söylemiş, yazmış ölülerden.
senin yaşadığın kentte bombalar patlamasa da yürünecek sokak kalmadı. kaldırımları, yaya yollarını, havayı, gökyüzünü, vitrinleri, deniz yüzeyini arabalar ve siyah bir kalabalık kapladı. sana kendi kentinden daha yabancı bir kent var mı.
"yalnız sağlıklı insan aklı ile yaşansaydı, değmezdi yaşamaya can sıkıcı olurdu. tam aksine güzel olan dünyanın gökyüzü altında bir deliler topluluğunu andırması."
oysa yaşam genellikle insanın bir başına kalması. uykuda. uykuyu ararken. derin uykuların ötesinde bile zaman zaman düşünde sezinlemiyor mu insan birbaşınalığın çaresizliğini.
...artık bundan böyle acıları mutluluk olarak mutluluk olarak nitelendirmeye karar verdim. yaşamımın en mutlu anlarında da aynı güçle acıyı duymadım mı.